İmân, Vatan Sevgisinde Tezahür Etti (Mustafa Baygın)

İmân, Vatan Sevgisinde Tezahür Etti (Mustafa Baygın)

İmân, Vatan Sevgisinde Tezahür Etti

“Vatan savunması (sevgisi) imândandır” düsturu bir gerçeği daha ortaya koydu 15 Temmuz 2016 Cuma günü.

Kendilerini dindar(!) gösteren, küffârın kiralık sefihleri, belh’ûm âdâll’leri “imânsız” olduklarını ekmek yedikleri, hizmet aldıkları Türkiye’ye (vatanımıza) darbe (işgal) kalkışmasında bulundular ki, karşılarında gerçek imân sahiplerini, topsuz – tüfeksiz – tanksız olarak buldular ve kâhr u perişan, zelil oldular.

Küffârın kiralıkları dedim, bile isteye söyledim. Çünkü bunlar vatansız olduklarını 15 Temmuz akşamı “vatanı bölme/işgal kalkışması” ile bir kez daha gösterdiler.

Türkiye Cumhuriyeti henüz yeni kurulmuş, ayakları üzerinde durmaya, yağında kavrulmaya çalışırken, Osmanlı’yı parçalayan, haritaları cetvelle çizen, Çanakkale’yi geçmek isteyen Küffar orduları Türkiye’yi, kendi hazırladıkları anlaşmaya imza attırmış olmalarına rağmen, hain ve sinsi emelleri için karıştırmaya, anlaşmayı yok saymaya kalkmışlardı.

Yıl 1925, günlerden Cuma! Şeyh Sâîd Piran camiîndeki va’âzında cemaatine çağrıda bulunuyor; “… Medreseler kapatıldı. Din ve Vakıflar Bakanlığı kaldırıldı ve din mektepleri Milli Eğitim’e bağlandı. Gazetelerde birtakım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, Peygamberimize dil uzatmaya cüret ediyorlar. Ben bugün elimden gelse, bizzat dövüşmeye başlar ve dinin yükseltilmesine gayret ederim.” diyordu. (Behçet Cemal, Şeyh Sait İsyanı, Sel Yayınları, İstanbul 1955, sayfa 24.)

Bu va’âzı kendi istek ve arzusu ile mi, yoksa bilmeden, farkına varmadan dış mihraklı birlerinin kışkırtması ile mi veriyordu?

Ben iddia ediyorum ki, bu gün üst akıl diye tarif edilen güç tarafından bu konuşmayı yapması sağlanmıştır. Tıpkı şimdiki kendini hoca(!) diye tanıtan sefih Deccal’e yaptırdıkları gibi.

O gün (1925) Musul ve Kerkük’ün Türkiye sınırlarına katılmasını Şeyh Sâîd isyanı ile sağlayan akıl, bu gün de kendi oyuncularına, PKK-PYD-PDY(Paralel) vasıtasıyla, Suriye’de güvenli bölgeyi imha edip, PKK (Kürt(!)) koridorunu kurdurmuştur.

Musul ve Kerkük’ün anlaşmaya rağmen (hile ve desise ile oraya (Mondros Ateşkes Antlaşması’na) eklettiği 7. Md. “İtilâf devletleri kendi güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir durum ortaya çıkarsa. İstedikleri stratejik bölgeyi işgal edebilecektir” buyruğu ile Türkiye’den nereyi, ne zaman isterlerse işgal edebilme haklarına hukuki zemin oluşturduklarını dünyaya ilan etmişlerdir.) o bölgede Şeyh Sâîd isyanı(!) bahanesi ile Türkiye sınırlarına katılmasını engellemişlerdi.

Şimdi de FETÖ başı Deccal’in kuduz ve de uyuz itleri ile “Dindarlık- Halifelik- Mesih”lik aldatmacası üzerinden Türkiye’nin Güneydoğu ve Akdeniz’in doğu illerinde “güvenliklerinin tehdit edildiği gerekçesiyle, dünyanın en stratejik bölgesini işgal etmek istediler 15 Temmuz 2016 Cuma günü.

Akdeniz Bölgesi ile Yetinecekler miydi?

Mondros Ateşkes Anlaşmasının 7. Maddesi ile Musul ve Kerkük’ü vermemekle yetinenler, bu gün de 15 Temmuz Türkiye’yi işgal kalkışmasında da 24. Maddeye işlerlik kazandıracaklardı.

Ne mi olacaktı?

Üst akıl “brexit’e” (Britanya AB’den ittir git derken) plânsız, boşu boşuna işlerlik kazandırmamıştır. Türkiye için 2023 ne kadar önemli ise, üst akıl ve embeddedleri için de 2016(skyes-picot (Türkiye ayağını kısmen gerçekleştirdiler)) ve 2025 (Vilâyeti Sitte’nin işgal-i) çok çok önemlidir. Vilâyeti Sitte (Doğudaki; Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Sivas ve Van illeri) karışıklık bahanesi ile işgal edilebileceğini hüküm altına alan Mondros Ateşkes Anlaşmasının 24. Maddesi dayanak alınacaktı.

Güney Vilayetleri İşgal Hesapları

Musul ve Kerkük 1925’te Türkiye Şeyh Sâîd isyânını(!) bastırmak, gerekli temizliği(!) yapmak üzere nasıl içeriye odaklandırılıp kendi güvenliklerinin tehdit altında olduğu gerekçesi ile vatan toprağı olmaktan çıkartılmıştır.

İşte FETÖ ve Üst aklın embeddedlediği terör örgütleri ile birlikte gerçekleştirilmek istenen 15 Temmuz’un işgal kalkışması başarılı olsaydı. Bir-iki gün sonrasında (Hatay-Adana-Gazi Antep illeri öncelenerek) iç savaş(!) (DEAŞ_PKK_PYD_DHKP-C saldırıları(!)) nedeniyle güvenlikleri tehdit altında olduğunu iddia eden üst akıl, oyuncularına Mondros Ateşkes Anlaşmasının 7. Maddesinden destek alarak işgal etme hakkını(!) kullanacaklardı.

Kalkışmanın hemen ertesi günlerinde dikkat çekmeye çalıştığımız, “içeri ile uğraşırken dışarıyı, komşuları unutmayınız!” ikazımız bu nedenleydi.

İstediklerini kısmen de olsa aldılar, vatansız, imânsız, namussuz, sefihler marifeti ile gerçekleştirilen 15 Temmuz 2016 işgal kalkışması marifetiyle(!).

Anlayana;

“İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat Âdaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya ASLA müsâade, müsâmaha etmezler.”

MUSTAFA BAYGIN

SMMM/EMLAK MÜŞAVİRİ