“Vergi Kaçıranı İhbar Edin!” (Abdulmenaf Yakut, Vergi Müfettişi)

“Vergi Kaçıranı İhbar Edin!” (Abdulmenaf Yakut, Vergi Müfettişi)

“Vergi Kaçıranı İhbar Edin!” (Abdulmenaf Yakut, Vergi Müfettişi)

“Kayıt dışı çalışanı, vergi kaçıranı ihbar edin. Bunu yaparken de arkadaşımı ihbar ediyorum diye üzüntü duymayın. Çünkü vergi kaçıranı ihbar eden vatanseverdir…”

Ne başlıktaki ifade ne de devamında aktardığım sözler bana ait değil. Sayın Cumhurbaşkanımızın, başbakanken İstanbul Ticaret Odasında iş adamlarına hitaben yapmış olduğu konuşmadan bir alıntı.

Hatırlayanlar olacaktır belki; Allah şifalar versin, sevgili Şükrü KIZILOT Hoca, 16.01.2007 tarihli Hürriyet Gazetesindeki köşesinde bunu “Vatanını Sevenin İhbarı” başlıklı yazısında ele almıştı.

Evet, bu işin bir profesyoneli, yani ekmeğini kayıt dışılıkla ve vergi kayıp-kaçağıyla mücadeleden kazanan biri olarak ben de, insanların, bir şekilde vakıf oldukları vergi kaçırma olaylarını ilgili makamlara bildirmelerini gerçekten tavsiye ediyorum.

Haberi olmayan var mı bilmem ama ödül de veriyor, bu arada, devlet vergi kaçıranları ihbar edenlere.

Ama nasıl?

Vatandaş, herhangi bir şekilde öğrendiği vergi kaçırma olayını kime, ne zaman ve ne şekilde bildirecek? Kimlere, hangi şartlarda ve ne miktarda ödül/ikramiye veriliyor? Vergi kaçağını bildirecek kişi kendi isim, adres vb. kimlik bilgilerini de belirtmek zorunda mıdır? Vermek zorundaysa eğer, adının ortaya çıkma durumu var mı? Bu soruları daha da çoğaltmamız mümkün.

Vergi kayıp ve kaçağının tespit edilmesi gibi zor ve meşakkatli bir işte vatandaşların, şahit oldukları ya da bir şekilde öğrendikleri bu tür olayları İdareye bildirmek suretiyle ona yardımcı olmalarının, kayıt dışılıkla ve vergi kayıp ve kaçağıyla mücadelede son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

Önemli olduğu kadar sorunlu bir konudur da aynı zamanda ihbar konusu.

İhbar kelimesinin kendisi sorunlu ve yıpranmış bir kavramdır bir kere, insanımızın nezdinde.

Vergi gibi, politik olmayan teknik bir alanla ilgili olarak kullanılıyor olsa bile; ihbar ve muhbirkelimeleri özellikle toplumumuzda, zihinlerde her nedense olumsuz çağrışımlar yaptığından; insanlar, ciddi ve somut delillerle ispatlanabilse bile, karşılaştıkları herhangi bir vergi kaçırma olayı karşısında “neme lazım” deyip olayı görmezden gelerek pasif kalabiliyorlar, ne yazık ki.

Dediğim gibi; pek çok yönüyle sorunlu olan bu ihbar ikramiyesi müessesesi, köhne diyebileceğimiz 1931’den kalma bir kanunun 84 yılı aşan bir süreden beridir neredeyse hiç değişmeden tatbik edilegelen hükümlerine göre yürütülmektedir.

Öte yandan; ihbar ve ihbar ikramiyesi konusu, nereden bakarsan geniş ve kapsamlı bir konu. Bu itibarla, konunun etraflıca ele alınması, belli bir kelime sayısıyla sınırlı tek bir gazete köşe yazısında, okuyucuları doyuracak mahiyette eksiksiz bilgiler verilmesi suretiyle işlenmesi pek mümkün gözükmemektedir. Bu düşünceyle, değerli okuyucular, şöyle bir yöntem izlemeyi düşünüyorum.

Nasılsa, istesem de konuya ilişkin her şeye bir tek yazıda etraflıca değinmem mümkün değil deyip; bugünkü ilk yazıda vergi kaçağının ihbarıyla bu ihbarlarla ilgili olarak idarece verilen ikramiyeler konusunu yasal dayanağından kısaca söz ettikten sonra, bu konuda sizlerin aklına gelebileceğini düşündüğüm bazı soruları sadece sıralamakla yetineceğim. Sonraki buluşmalarımızda ise, Allah nasip ederse, bu soruların sırasıyla açılanmaya çalışılacağı yazılarla karşınıza çıkmaya çalışacağım.

Bu arada mail adresimi biliyorsunuz. Konuya ilişkin soru, değerlendirme ve yorumlarınıza açık olduğumu da arz etmek istiyorum.

Diğer yandan, konuya ilgi duyanların, farklı kaynaklardan açıklayıcı bazı bilgilere ulaşmaları da mümkündür tabi ki. Bu konuda derli-toplu bilgi edinmek isteyenlere ise, Seçkin Yayınlarından çıkmış, kısa ama son derece doyurucu bilgiler içeren bir kitabı önermek istiyorum.

**

Evet, devam edersek; öncelikle, vatandaşlarca verilen ihbar dilekçelerinin, Anayasanın 74. maddesinde öngörülen dilekçe hakkını düzenleyen 3071 s. Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun hükümleri kapsamında değerlendirilerek işleme tabi tutulduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bir vergi kaçağını ihbar edenlere ikramiye verilmesi konusu ise, yukarıda sözünü ettiğimiz 1931 tarihli 1905 sayılı Menkul ve Gayri Menkul Emval ve Bunların İntifa Hakları ve Daimi Vergilerin Mektumatı Muhbirlerine Verilecek İkramiye Hakkında Kanundadüzenlenmiştir.

Lafı daha da uzatmadan sorulara geçmek istiyorum.

Sorular..sorular…



  • Sözlü veya telefon veyahut internet yoluyla ihbarda bulunmak mümkün mü?


  • İsimsiz olarak ya da başka bir isimle yapılan ihbarlar işleme konulur mu?


  • İhbarda bulunulabilecek yerler nelerdir?


  • İhbar dilekçesinde bulunması gereken hususlar nelerdir? Dilekçenin herhangi bir şekil şartı var mıdır?


  • İhbar ikramiyesi hangi şartlarda ve kimlere verilir?


  • İhbarda bulunacak kişide aranacak şartlar nelerdir? Kişi, kendi firmasını da ihbar edebilir mi örneğin? Ya da kişinin, kendi karıştığı hatta teşvik etmek suretiyle sebep olduğu herhangi bir vergi kaçırma olayını ihbar edince ikramiye alması mümkün müdür?


  • İhbar edilen konunun İdarece ya da ilgili memurlarca deyim yerindeyse ‘sümenaltı’ edilerek işleme tabi tutulmaması mümkün müdür? Böyle bir ihtimal varsa bunu önlemek için neler yapılabilir?


  • Kimlere ihbar ikramiyesi verilmez? Maliye personeli ya da başka kamu kurumlarında çalışanlara da ihbar ikramiyesi veriliyor mu?


  • İşten çıkarılma, alacağını alamama vb. nedenlerle kendileriyle husumet yaşanılan kişi ve firmalar hakkında, bu kişilerin vergi kaçırdıklarına dair haklarında ihbarda bulunulabilir mi? Uygulamada, bu gibi durumlarda yapılacak ihbarların ilgili makamlarca, “aralarında husumet olmasaydı ihbarda bulunmazdı” düşüncesiyle, işin savsaklanarak, ihbar dilekçesinin işleme konulmama ihtimali var mıdır?


  • İhbar ikramiyesi, kaçırılan hangi vergi ve cezalar üzerinden, ne şekilde hesaplanır? Hesaplanan ikramiye ne zaman ve hangi şartlarda verilir?


  • Muhasebeci, Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler ile avukat vb., mükelleflerin ticari ve mali sırlarını bilme ihtimali olan meslek mensuplarının; işlerini yürütmüş oldukları mükellefleri, vergi kaçırıyorlar diye ihbar etmeleri mümkün müdür? Söz konusu kişiler, bu şekilde yapacakları ihbarlarda ikramiye alabilirler mi?


  • İhbar sonucunda çıkan vergi farkı ve bunun üzerinden hesaplanan vergi cezasının miktarı konusunda ilgili mükellefle İdarenin, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uzlaşması ve böylece mükellefçe ödenecek vergi ve cezanın miktarının düşmesi durumunda, üzerinden ikramiye hesaplanacak vergi ve ceza tutarları da düşer mi?


  • Yapılan ihbar üzerine hesapları incelenen mükellefin, hakkında çıkan vergi ve ceza aleyhine dava açması durumunda, ikramiyenin verilmesi de davanın neticelenmesine kadar ertelenir mi? Davanın mükellefçe kazanılması durumunda ikramiye verilir mi?


  • İhbar edilen mükellefin de yararlanabileceği bir af kanununun çıkması durumunda, yine de ihbar dilekçesi işleme konulur veya ikramiye verilir mi?


  • Aynı konuda başkaları da ihbarda bulunmuşlarsa ikramiye ne şekilde paylaştırılır, bu gibi durumlarda ikramiyeyi almada bir öncelik sırası var mıdır?




**

Bütün bu ve benzeri soruların cevaplarını önümüzdeki günlerde siz değerli okuyucularla birlikte, elimizden geldiği ölçüde, aramaya çalışacağız.

Ama bu arada, bu konuyu ele alan başka pek çok kaynağın yanı sıra, özellikle; yukarıda sözünü ettiğim ve yıllarca, Gelir İdaresi Başkanlığının, vatandaşlarca ihbar ve şikâyetlerin koordine edildiği ilgili birimlerinin yöneticiliğini yapmış olan, değerli dostum Sn. İmdat TÜRKAY’ın, hacmi nispeten küçük ama yılların tecrübesini adeta damıtarak; kısa, öz ama konunun hiçbir yönünü dışarıda bırakmayacak şekilde, ihbar müessesinin tüm unsurlarını eksiksiz bir biçimde, akıcı bir üslupla ele aldığı, başucu kitabı mahiyetindeki Vergi Kayıp ve Kaçağının İhbarı ve Muhbirlere Ödenecek İhbar İkramiyesi başlıklı enfes çalışmasına bakmanızın da yararlı olacağını bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Görüşmek dileğiyle…

Abdulmenaf Yakut

Vergi Müfettişi