Aile şirketlerinde ve şirketlerde bağışıklık sistemi

Ali Rıza DEĞER YÖNETİM DANIŞMANI

AİLE ŞİRKETLERİNDE VE ŞİRKETLERDE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ...

Merhaba Sevgili Dostlarım,

2020 yılının ilk aylarından bu yana içinde bulunduğumuz ve de bir an önce “yeni normal”e dönülmesini arzu ettiğimiz Covid-19 küresel salgını esnasında, genellikle evde geçirdiğimiz zamanlarda televizyon kanallarında yoğun bir şekilde yer alan “Bağışıklık Sistemi Ürünleri” reklamlarının gözünüzden kaçmadığını düşünüyorum. Virüslere karşı koruma kalkanımızı oluşturan ve bizi hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemimizin önemini de, zaten hepimiz biliyoruz. Bu nedenle bu tür reklamların sayısındaki artış da çok normal! Hele hele, besin takviyesi ve ilaç yan sanayii için, ekonomik getirileri açısından!.. ☺ 

Peki. Şimdi sizlere “vücudumuzdaki bağışıklık sisteminin önemi ile şirketlerin bünyesindeki bağışıklık sistemleri arasında büyük bir fark olabilir mi?” diye sorsam? Ne dersiniz?

Mart - Nisan - Mayıs aylarında tüm sektörlerde yaşadığımız; ekonomik sıkıntıları + iş - güç kayıplarını + işsizlik oranlarını + ileriyi görememe zorluklarını... Düşündüğünüzde, ne demek istediğimi anladığınızdan ve “Hayır” diyeceğinizden adım gibi eminim!

Tabii, durum yeni ve sadece bu dönem için söz konusu değil! Daha önceki kriz dönemlerinde de böyleydi. Bağışıklık sistemleri kuvvetli ve tedbirli firmalar o krizlerden başarıyla çıktı. Ama bu sefer kriz tüm dünyayı sardı ve etkiledi. Hayatımıza; evde kalma + sürekli maske takma + sosyal mesafeyi koruma + steril ortamlarda bulunma + karantina... Gibi kavramlar dâhil oldu!

İçinde bulunduğumuz dönemde doğru atılım yapan; online ticaret ve kargo şirketleri, artan iş hacimlerini iyi yöneterek, bu sıkıntıları pek yaşamadılar. Ama konumuz onlar değil!..

Konumuz, bu problemlere muhatap olan “Şirketler” ve özellikle de “Aile Şirketleri”...

Şirketlerin, genellikle olumsuz değişken koşullardaki en önemli gücü; etkin çalışan yapısı ve yetenekli yönetim ekibinin, gücüdür. Bu güçle ve “şeffaflık + izlenebilirlik + sapmalarda hızlı reaksiyon + kurumiçi iletişim + önce insan” ilkeleriyle; karşılıklı güven ortamının sağlanması ve de bu ortamın sürdürülebilmesi, mümkün olmaktadır.

Bu güven ortamı sonrasında tüm ekibin ortak aklıyla başarılara imza atmak için; müşteri ihtiyaçlarını anlamak ve onların ihtiyaçlarına göre hızlı önlemler alarak ürün veya hizmetler geliştirmek ve de pazarın ihtiyacı değiştiğinde, özellikle de tedarik zinciri + lojistik + şikâyet yönetimi ile birlikte bu değişime, çevik ve esnek olarak reaksiyon göstermek, gerekmekte!

(Özellikle, üretime dayalı sektörlerle ilgili bu görüşlere, pozitif katkılarından dolayı “Yalın Enstitü Başkan Yardımcısı Sn. Cevdet Özdoğan”a en içten teşekkürlerimi sunuyorum!..)

Şimdi de konuyu, Aile Şirketleri’ne getirmek istiyorum...

Çünkü “Aile Şirketlerimizde” genellikle her türlü sorun, şirketin yaşına ve ailenin büyüklüğüne Ve de işle ilgili Aile Ağacı’na göre, en az 2 ile çarpılıyor. Bu nedenle aşağıdaki noktalara dikkat ederek yolumuza devam etmek ve bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekiyor. Bunun içinde;

*) Varsa, aile içi çatışmaları ve çekişmeleri şimdilik bir kenara bırakmak...

*) Şirketle ilgili olan aile üyelerinin, geleceğe yönelik görüşlerine değer vermek...

*) Eski alışkanlıklardan vazgeçmeyi ve konfor alanlarından çıkmayı, göze almak...

*) Önyargılı davranmayıp, değişime ve dönüşüme çabuk adapte olmak...

*) Gelişmeleri ve yeni tüketici trendlerini, sektörel olarak değerlendirmek...

*) Mevcut durum analizini, çok ama çok dikkatli yapmak...

*) İş planı ve nakit akış tablosuna göre hareket etmek...

*) Termin sürelerinde ve stoklarda küçülmek ve de nakitte kalmak...

*) Özel ve genel masraflarda tasarrufa yönelmek ve israfı önlemek...

*) Kurumiçi bürokrasiyi mümkün olduğunca en aza indirmek...

*) Yeni fikirlere değer vererek, özel çözümlerle birlikte, tedavi süreçlerine yönelmek...

*) Ekibe güvenmek ve bu sıkıntılı günlerde - işten çıkarmaları - çare olarak düşünmemek...

*) Kısa ve uzun vadeli hedefleri gözden geçirmek. Ve de ekiple paylaşmak...

*) E-Ticaret + Ar-Ge ve Ur-Ge projelerine önem vermek...

*) Sektörel derneklerle dayanışma içinde olmak...

*) Devlet teşviklerini ve ekonomik tedbirleri, çok iyi takip etmek...

*) Mümkünse iş mekânları dışında, mobil çalışmayı desteklemek...

*) Olumsuz eleştiri ve mobbing’siz, çalışanları; ortak karar alma süreçlerine dâhil etmek...

*) Müşteri memnuniyetine, kurumsal iletişime ve doğru teknolojilere yatırım yapmak...

*) Dijital ortamlardan ve sosyal medyadan mümkün olduğunca yararlanmak...

*) İş konusu elverişli ise uzaktan yönetim ve uzaktan çalışma sistemlerine sıcak bakmak...

*) Webinar ve video konferans toplantı sistemlerine destek vermek...

*) Krizleri fırsata çevirenleri çok iyi izlemek ve pazarda ona göre pozisyon almak...

*) Her zaman bağışıklık probleminin baş nedeni olan, moral bozukluklarından uzak durmak...

Ve son olarakta; çalışan mutluluğuna önem vermek + Olumlu katkılarında takdir ve teşekkür etmek. Gibi konular - önce Size - sonra da Şirketinize ve Ailenize, işinizle ilgili yön verecektir!..

Ama önce işe, ilk sırada yer alan iç çatışmaları bir kenara bırakarak başlamak gerek. Şöyle ki; 
Konunun uzmanlarından Sayın Prof. Dr. Acar Baltaş’ında “Değerlerle Kriz Yönetimi...” başlıklı yazısının son bölümünde belirttiği gibi... (İlk yayın 11 yıl önce / Kaynak Dergisi 37. Sayısında)

“Ekonominin daraldığı ve işlerin iyi gitmediği zamanlarda; müşteriler de, çalışanlarımız da gelecekleriyle ilgili endişe duyarlar. Bu endişeleri azaltmanın yolu da, açık olmaktan geçer. Çalışanları, kurumun durumu ve ekonomideki gelişmelerin muhtemel etkileri konusunda, ümitsizlik ve karamsarlık yaratmadan bilgilendirmek gerekir...” Şeklindeki önemli görüşlere katılmamak mümkün değil!.. Çünkü bu konunun standart bir reçetesi, maalesef henüz yok!

Ya kardeşim, bunları bizde biliyoruz. Bunlar için para lazım. Onu nerden bulacağız dediğinizi duyuyor gibiyim. Şu an için mevcut bütçeniz yoksa acilen dış kaynak aramanız gerektiğini siz zaten biliyorsunuz. Ama en azından durumlar normale döndükten sonra ise önerim, 45 yılı aşkın iş hayatımda önemsendiği pek görmediğim, eski ve yeni Türk Ticaret Kanunlarındaki “Yedek Akçe” konusuna, sıcak bakmanız ve sadık kalmanız, yeterli olur diye düşünüyorum!..

Sn. Helen Sibel Maksim’e + Aşkın Taşkın’a + K. Ahmet Hayri Caner’e en içten teşekkürlerimle!

Tüm yaşamınız boyunca da; hem sizin + hem iş ve sosyal çevrenizin, hem de aile şirketinizin veya kurumunuzun, bağışıklık sistemlerinin güçlü olması dileğiyle!

Daha mutlu bir gelecek için sevgi ve saygılarımla...

Ali Rıza DEĞER