İKALE SÖZLEŞMESİ VE VERGİSEL BOYUTU

Mehmet Ali Mızırak Bağımsız Denetçi- SMMM

İKALE SÖZLEŞMESİ

       Kelime anlamı, iki tarafın isteği ile alışverişi bozmak olan ikale sözleşme olarakda iş sözleşmesinin işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinin, iki tarafın rızasına dayalı olarak, anlaşarak sona erdiren bir sözleşme olarak tanımlanabilir.

       İş kanununa göre işçi ve işveren karşılıklı olarak anlaşıp iş sözleşmesini normalde sona erdiremez. Bu durumu 4857 sayılı kanunda daha net görebiliriz. İşçi ve işverenden birisi aralarındaki iş ilişkisini sona erdirecekse, bir taraf daha önceden (4857/17 gereğince) diğerine haber vermek zorundadır. Şayet, işçi 17’nci maddeye göre iş sözleşmesini sona erdirecekse, durumu işverene bildirmek (ihbarda bulunmak) zorunda olduğu gibi kendisi işten ayrıldığı için işverenden kıdem tazminatı talep edemez. Aynı şekilde işveren, iş akdini sona erdirecek ise önceden haber vermek zorunda olduğu gibi ayrıca kıdem tazminatı da ödemek zorundadır. İşveren, 30 kişiden fazla çalışanı var ise ve yukarıda sayılan sebeplere ve diğer sebeplere dayanarak işçinin iş akdini feshetmesi karşısında açılan iş mahkemesinde davayı kaybederse, mahkemeyle işe iade olan işçi için, “kararın kesinleşmesine kadar çalıştırmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarını öder. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur”.  İkale sözleşmesinin temelinde, işveren ile işçinin anlaşarak karşılıklı olarak iş sözleşmesini sona erdirmeleri söz konusudur. Yargıtay’ın da kabul ettiği üzere, ikale sözleşmesinde zorunlu olmamakla beraber, işçiye kıdem ve ihbar tazminatlarının yanı sıra iş güvencesi tazminatlarının dahi ödenmesi kararlaştırılabilir. Bu teklif, içinde bulunduğu durum nedeniyle işçiden de gelebilir.

            Şayet işverenler kötü niyetli yaklaşımda bulunup işçinin “makul yararını” gözetmeden sadece iş güvencesinden ve işe iade davalarından kurtulma yolunu esas almış ise bu, Yargıtay’ımızın isabetli bir şekilde bu sözleşmelere şüpheyle yaklaşmasına sebep olmuştur. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin emsal sayılan 25.09.2008 tarih ve 2008/1888E, 2008/25058K sayılı kararında da belirttiği üzere, “İkale sözleşmesinde kıdem ve ihbar tazminatlarına yer verilmesi, başlı başına işçinin uygun yararını göstermemektedir. Çünkü, işveren feshinde kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi zaten kanun hükmüdür. İşçinin, ikale sözleşmesi ile mahrum kaldığı haklarının karşılığı olarak, uygun bir yarar sağlaması halinde ikale sözleşmesine geçerlilik tanınmalıdır. İkale sözleşmesiyle işçiye kıdem ve ihbar tazminatlarının yanı sıra, iş güvencesine yakın bir tazminat ödenmesi, ikale sözleşmesine duyulan inancı pekiştirecektir”.

 

İKALE İLE İŞSİZLİK ÖDENEĞİ  


             İkale ile işten ayrılan işçi için genel uygulamaya baktığımızda, SGK’ya verilen işten ayrılma bildirgesinde, işten ayrılış nedeni olarak “22 diğer nedenler” bildirilmektedir.
İkale sözleşmesi ile sona eren iş ilişkilerinde Bu çıkış kodunun seçilmesi durumunda işçi işsizlik ödeneğinden faydalanamayacaktır. Ancak iş akdi feshedilen işçinin işsizlik ödeneğinden yararlanması için çıkış nedeninin “işveren tarafından yapılan fesih”olarak gösterilmesi gerekmektedir. İşveren ikale ile işten çıkardığı işçiye kıdem parasını ödüyorsa İŞKUR da işsizlik parasını vermelidir.

 

İKALE SÖZLEŞMELERİNİN VERGİSEL BOYUTU

             Vergi İdaresi ilk önce, ikale sözleşmesi ile yapılan ödemelerin kıdem tazminatı kapsamına girmediğinden bahisle Gelir Vergisi Kanununun 25/7 maddesi kapsamında Gelir Vergisinden istisna olmadığı ve Gelir Vergisi Kanununun 61, 94, 103 ve 104 üncü madde hükümlerine göre tevkif (stopaj) suretiyle vergilendirilmesi gerektiği yönünde görüş vermiştir. )

Daha sonra ise, ikale sözleşmesi uyarınca yapılacak ödemenin kıdem tazminatına tekabül eden kısmının gelir vergisinden istisna edilmesinin mümkün olduğu, buna aşan kısmın ise ücret olarak gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerektiği yönünde görüşünü değiştirmiştir. (GİB, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının 15.12.2010 tarih ve B.07.1.GİB.4.99.16.02-GVK-94-53 sayılı Özelgesi) 

İkale sözleşmesi uyarınca ödenen bedellerin niteliği, türü, vergisel boyutu sürekli tartışma konu çoğu kez yargıya intikal ettirilmiştir. Bu belirsizliğin giderilmesi amacıyla 7162 sayılı Kanunla düzenleme yapılmıştır. Kanunla yapılan düzenleme ile birlikte ikale sözleşmesi kapsamında yapılan ödemelerin vergisel boyutu açısından iki durum ortaya çıkmıştır:

1-     27 Mart 2018 öncesinde ikale sözleşmesi veya karşılıklı sonlandırma sözleşmesi ile çeşitli adlar altında yapılan ödemeler nedeniyle daha önce yapılan tevkifatların iadesine ilişkin durum. Böylece geçmiş dönemi ilişkin ihtilafların ortadan kaldırılması amaçlanmıştır.

2-     27 Mart 2018’den itibaren ikale sözleşmesi veya karşılıklı sonlandırma sözleşmesi ile yapılan ödemelerin vergisel durumu. Bu düzenleme ile ikale sözleşmesi kapsamında yapılan hangi ödemelerin istisna hangilerinin vergi kesintisine tabi olacağı hususu net bir şekilde ortaya konulmuş ve yeni ihtilafların ortaya çıkmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır.  

YAPILAN ÖDEMELERİN DAMGA VERGİSİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ 

           488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, bu Kanun’a ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun’a ekli (1) sayılı tablonun “IV. Makbuzlar ve diğer kağıtlar” başlıklı bölümünün (1/b) fıkrasında, maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah, tazminat ve benzeri her ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar (avans olarak ödenenler dahil) için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtların nispi damga vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre, iş akdi ikale sözleşmesi ile sona eren hizmet erbabına ikale sözleşmesine istinaden ödenen ve geçmişte verdiği hizmetler nedeniyle yıpranmasının karşılığında yapılan ödemelerin damga vergisi kesintisine tabi tutulması gerektiği anlaşılmaktadır.

Mehmet Ali Mızırak

Bağımsız Denetçi- SMMM

[email protected]