KAPORA:
BAĞLANMA PARASI (PEY AKÇESİ) - CAYMA PARASI
YARGITAY
KARARLARI IŞIĞINDA
Kapora, halk arasında yaygın olarak kullanılan bir ifade olsa
da hukuki bir terim olmayıp Türk Hukuk Mevzuatı’nda kullanılmamıştır. Bilinen
adıyla Kapora, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) “Bağlanma Parası (Pey
Akçesi)” ve “Cayma Parası” olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. söz konusu
iki kurum da fer’i nitelikte (temel hukuki ilişkinin geçerliliğine bağlı)
olmakla birlikte aralarında bazı önemli farklar bulunmaktadır. Hukuki
uyuşmazlığın tam anlamıyla kavranabilmesi için kapora olarak verilen paranın
bağlanma parası niteliğinde mi yoksa cayma parası niteliğinde mi verildiğinin
tespiti gerekmektedir. Bu çalışmamızda belirtilen söz konusu iki kurum Yargıtay
kararları ışığında ele alınacaktır.
1.
Bağlanma Parası (Pey Akçesi)
Nedir? Bağlanma parası niteliğinde verilen kapora sözleşme ifa edilmezse geri
verilir mi?
Sözleşmenin kurulduğuna kanıt olarak bir tarafın diğer tarafa
sözleşme kurulurken verdiği paraya bağlanma parası denir. Bağlanma parasının
diğer bir işlevi de kısmi ifadır. Zira kanun koyucu, başta bağlanma parası
olarak verilen paranın asıl borçtan mahsup edileceğini düzenlemiştir (TBK m.
177). Sözleşmenin kurulması sırasında
bir tarafa geçen para, karşı tarafın sözleşmesini ifa etmemesi durumunda da teminat
fonksiyonu üstlenmektedir. Taraflar arasında bağlanma parasının
kararlaştırılması için herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir.
Sözleşmenin ifa edilememesi durumunda, sözleşmenin kurulması
esnasında verilen kapora şayet bağlanma parası (pey akçesi) niteliğindeyse
kural olarak iade edilmesi gerekmektedir.
“Taraflar arasında davacının
ıslak imzasının taşıyan bir sözleşme bulunmamaktadır. Davalı şirketin iş takımı
üyesi hesabına para yatırılarak dijital ortamda sisteme üye yapıldığı
anlaşılmaktadır. Davalı hesabına yatırılan paranın kural olarak pey akçesi
olduğu, cayma akçesi olarak verildiğinin davalı tarafından ispatı gerektiği
açıktır. Davacının ödediği paranın
açıkça cayma tazminatı olduğu kanıtlanmamıştır. Akit feshedildiğine göre pey
akçesinin iadesi gerekir. Davacının imzası bulunmayan genel ticari şartname
davacıyı bağlamaz. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken
yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya
aykırı olup bozmayı gerektirir.” (YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2016/23841 K.
2019/6082 T. 13.5.2019
“Mahkemece toplanan delillere
göre, taraflar arasında yapılan görüşmeler ve yazışmalar sonrasında .... sözleşmesinin kurulamadığı,
sözleşmenin kurulamaması sebebiyle davalının herhangi bir kar kaybı ya da
zararının söz konusu olmadığı, sözleşmenin kurulamaması konusunda davacı ya da
davalıya kusur izafe edilemediğinin anlaşıldığı, cayma tazminatı olduğu şart
edilmedikçe kaparo, pey akçesi gibi verilen paraların iadesi gerektiği, davaya
konu sözleşmede ödenen paranın pey akçesi olarak ödendiğinin anlaşıldığı,
davacının paranın iadesini talep edebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen
kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. SONUÇ :
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere,
delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin
yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun
bulunan hükmün ONANMASINA…” (YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ E. 2016/4403 K. 2016/15392 T. 1.12.2016)
Bununla birlikte sözleşmenin geçerli olup olmaması ve/veya
bağlanma parası alan tarafın zarara uğrayıp uğramamasına göre bağlanma
parasının (pey akçesinin) bağlanma parasını alan tarafından kısmen veya tamamen
alıkonması mümkün olabilecektir.
“Bölge Adliye Mahkemesi tarafından
davacı tarafından davalıya verilen paranın TBK'nun 178. maddesinde yazılan cayma parası olmayıp 177. maddede yazılı
bağlanma parası olduğunu belirterek bu paranın iadesi gerektiğine karar
vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararının bu bölümü doğru ise de olayın
bütünü bakımından eksik kalmıştır. Zira TBK'nun 236. maddesi gereğince borcunu ifa etmeyen alıcı, satıcının bu
yüzden uğradığı zararını gidermekle yükümlüdür. Davalı satıcı da aldığı
bağlanma parasını uğradığı zarara mahsup ettiğini belirterek savunma yapmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalının bu savunması ve TBK 236. maddesinin
değerlendirme dışı tutulması doğru olmamış Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu
nedenle bozulması gerekmiştir. Bölge
Adliye Mahkemesi tarafından yapılması gereken iş davalının TBK'nun 236. maddesine göre uğradığı
zararlarla ilgili delillerini toplayıp davalının zararlarının davacının ödediği
bağlanma parasından mahsup ederek geriye bir miktar kalırsa bu miktarın davacıya
iadesine ilişkin hüküm kurmaktan ibarettir.” (YARGITAY 19. HUKUK
DAİRESİ E. 2017/4080 K. 2018/4534 T. 26.9.2018)
“ifanın pey akçesi verenin
kusuru sebebiyle mümkün olmaması halinde de pey akçesinin iadesi gerekir ise
de, pey akçesi alanın bu halde borcun ifa edilmemesi sebebiyle tazminat hakkı
olup, bu tazminat hakkına dair olan pey akçesi kısmını alıkoyabilir. Davalı taraf, bu sebeple pey akçesini
iade yükümlülüklerinin olmadığını da savunmuştur. Bu itibarla, mahkemece
davanın pey akçesine dair kısmının 818 Sayılı BK'nın 156. maddesiyle bu kanunu
yürürlükten kaldıran 6098 Sayılı TBK'nın 177. maddesi kapsamında yukarda
belirtildiği şekilde değerlendirilip, delillerin toplanarak sonucuna göre karar
verilmesi gerekirken, bu miktara dair talebin yazılı gerekçe ile reddi doğru
görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” (YARGITAY 11.
HUKUK DAİRESİ E. 2014/423 K. 2014/2613 T. 14.2.2014)
Yukarıda yer alan Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı
üzere bağlanma parası alan tarafın zararını bağlanma parasından mahsup hakkını
kullanabilmesi için bağlanma parası veren tarafın sözleşmenin ifa edilmemesi
bakımından kusurlu olması gerekmektedir. Aksi takdirde bağlanma parası iade
edilecektir.
Sözleşmenin geçerli olarak kurulmaması halinde ise (mesela
resmi şekilde yapılması gerekirken adi şekilde yapılması halinde) bağlanma
parasının her halükarda tamamen iadesi gerekecektir.
“Taşınmaz satış sözleşmesinin
devri M.K.'nun 705, BK.'nın 213. (TBK nın 237.), Tapu Kanununun 26., Noterlik
Kanununun 60.maddesi ve HGK.nın 15.11.2000 tarih, 2000/13-1612 Esas, 2000/1704
Karar sayılı kararı gereğince resmi şekilde yapılmadıkça geçerli olmadığından
taraflarına hak ve borç doğurmaz. Ancak, taraflar verdiklerini sebepsiz
zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilirler. Haklı bir sebep olmaksızın
mal edinen kimse onu iade ile yükümlüdür. Akdi yapanlardan birisi tarafından,
önceden diğerine ödenen pey akçesi (kapora) veya cayma akçesi de ceza şartı
gibi borcu kuvvetlendirmeye yarayan fer'i bir şarttır; bu bakımdan esas akit
geçerli olmadığından fer'i şart da geçersizdir. Geçerli olmayan bir akit
dolayısıyla ödenmiş bulunan pey akçesinin (kaporanın) geri verilmesi, sebepsiz
zenginleşme hükümleri gereğince istenebilir.” (YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2017/1137 K. 2018/11653 T. 15.11.2018)
“Somut olayda; taraflar
arasında şifahi olarak gayrimenkul alım satım sözleşmesinin yapıldığı, sözleşme
gereği 20.000,00 TL nin banka aracılığı ile kapora olarak ödendiği
anlaşılmaktadır. Buna göre, davaya konu sözleşme, taşınmaz satışına ilişkin
olup, geçerlilik şartı olan resmi şekilde düzenlenmediği için geçersizdir.
Sözleşme geçersiz olduğu için bu sözleşmede yer alan kaporaya ilişkin hükümler
de aynı şekilde geçersizdir. O halde; mahkemece, taraflar arasında
gerçekleşen geçersiz taşınmaz satışı sözleşmesi nedeniyle davacı tarafından
davalıya 20.000,00 TL ödendiği ve geçersiz sözleşmelerde herkesin aldığını iade
etmekle yükümlü olduğu belirlenmekle; davalı tarafından yapılan itirazın
iptaline karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle davanın reddine karar
verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” (YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2016/18662 K. 2018/5321 T. 16.5.2018)
2.
Cayma parası nedir? Cayma
parası niteliğinde verilen kapora sözleşme ifa edilmezse geri verilir mi?
Sözleşmenin yapılması sırasında taraflardan biri diğerine bir
miktar para verir ve aralarındaki anlaşmaya göre parayı veren verdiği parayı
karşı tarafa bırakması karşılığında sözleşmeden cayma yetkisine sahip olursa,
verilen para cayma parasıdır. Cayma parasının verilmesinden sözleşmenin
konusunu oluşturan asli edimin ifa edilmesine kadar olan zaman zarfı içerisinde
cayma hakkı kullanılabilir. Cayma parasını veren taraf, ancak verdiği parayı
karşı tarafta bırakmak şartıyla; cayma parasını alan taraf ise ancak aldığı
paranın iki katını karşı tarafa ödemek şartıyla sözleşmeden dönebilir (TBK
m. 178).
Taraflar arasında cayma parasına ilişkin yapılan anlaşmada
açıkça cayma parası ifadesinin yer alması gerekmemektedir. Anlaşma metninden
kararlaştırılanın cayma parasının olduğunun anlaşılması yeterlidir.
“(...) tarafların imzası
bulunan tarihsiz belgede "taraflardan kiracının zamanında kirayı
getirmezse ve tek taraflı anlaşmayı feshederse verdiği kaporayı geri
alamayacağı, mal sahibinin ise anlaşmayı tek taraflı feshederse aldığı kapora
miktarı kadar tazminat ödeyeceği'' şeklinde ibare mevcut olup …. taraflardan
her birinin TBK nun 178. maddesinde kararlaştırıldığı gibi cayma parası
karşılığında sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunun ve davaya konu edilen
kapora bedelinin cayma cezası olarak kararlaştırıldığının kabulü gerekir.” (YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2017/2060 K.
2017/8732 T. 31.5.2017)
Kapora cayma parası niteliğinde verilmişse, ani edimli
sözleşmelerde asli edimlerin ifasından önce, sürekli edimli sözleşmelerde ise
herhangi bir zaman dilimi içerisinde sözleşmeden dönülmesi halinde kural olarak
iade söz konusu olmaz.
“Taraflar arasında imzalanan
sözleşmede,"Alıcı tarafından satıcıya yukarıda yazılan gayrimenkulün satım
akdinin kurulması için 5.000 TL senet cayma akçesi verilmiştir. Alıcı akit
yapmaktan vazgeçerse, ödememiş olduğu cayma akçesinin satıcıdan kendisine geri
ödenmesini talep etmeyeceğini kabul ve taahhüt eder. Satıcı ise söz konusu
satım akdi kurulduğu takdirde almış olduğu cayma akçesini satım bedelinden tenzil
edileceğini, satım akdinin yapılmasından kendisinin vazgeçmesi halinde ise
alıcıdan almış olduğu bedelin iki katını alıcıya ödeyeceğini kabul ve taahhüt
eder." düzenlemesine yer yerilmiş olup buna göre taraflar arasında cayma
akçesinin kararlaştırıldığı hususunda ihtilaf yoktur. Cayma akçesi T.B.K'nın
178. Maddesinde düzenlenmiş olup anılan düzenlemeye göre" Cayma parası
kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır;
bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır;almış olan cayarsa
aldığının iki katını geri verir." Anılan yasal düzenlemeden hareketle
mahkemece öncelikle sözleşmeden cayan taraf belirlenerek cayma akçesinin
şartları üzerinde durularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken
eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup,
bozmayı gerektirir.” (YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/6115 K. 2020/1756 T. 10.2.2020)
Cayma parasını veren, karşı tarafın kusuru nedeniyle
sözleşmeden dönüyorsa cayma parasının hakkaniyet gereği cayma parası verene
iadesinin gerekeceğini; aynı şekilde cayma parasını alan tarafın karşı tarafın
kusuru sebebiyle sözleşmeden dönmesi halinde karşı tarafa aldığının 2 katını
ödemekle yükümlü tutulmaması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bu hususta Yargıtay
kararlarında bir açıklık bulunmamaktadır.
“... tarafların imzası
bulunan tarihsiz belgede "taraflardan kiracının zamanında kirayı
getirmezse ve tek taraflı anlaşmayı feshederse verdiği kaporayı geri
alamayacağı, mal sahibinin ise anlaşmayı tek taraflı feshederse aldığı kapora
miktarı kadar tazminat ödeyeceği'' şeklinde ibare mevcut olup, davacı
tarafından sözleşmeden haklı sebeple dönüldüğüne dair yeterli ve kuvvetli bir
delil ve iddia ileri sürülmediğine göre, taraflardan her birinin TBK nun
178. maddesinde kararlaştırıldığı gibi cayma parası karşılığında sözleşmeden
dönme hakkına sahip olduğunun ve davaya konu edilen kapora bedelinin cayma
cezası olarak kararlaştırıldığının kabulü gerekir. Bu durumda davacı/kiracı
protokolde kararlaştırıldığı üzere belirtilen tarihte kiranın geri kalanını
getirmediği ve sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğine göre davalı tarafın
uğramış olduğu zarardan davacının sorumlu tutulması gerekmektedir. Bu sebeple
mahkemece, davaya konu paranın bir cayma cezası olarak kabul edilerek sonucuna
göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe
ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (YARGITAY 3.
HUKUK DAİRESİ E. 2017/2060 K. 2017/8732 T. 31.5.2017)
Sözleşmenin geçerli olarak kurulmaması halinde (mesela resmi
şekilde yapılması gerekirken adi şekilde yapılması halinde) ise cayma parasının
her halükarda tamamen iadesi gerekecek veya cayma parasını alan taraf cayma
parasının 2 katı kadarını iade etmekle yükümlü tutulamayacaktır.
“taşınmaz satışına ilişkin
taraflar arasında yapılan sözleşmenin resmi şekilde yapılmamış olması nedeniyle
hükümsüz olup, akdi yapanlardan biri tarafından diğerine ödenenin pey akçesi
veya cayma akçesinin ceza şartı gibi borcu kuvvetlendirmeye yarayan fer'i şart
olup, esas akit geçerli olmazsa fer'i şartın da geçerli olmayacağı, geçerli
olmayan akit dolayısıyla ödenmiş bulunan pey akçesinin veya cayma akçesinin
geri verilmesinin sebepsiz mal edinmeye ilişkin hükümler gereğince
istenebileceği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı
vekilince temyiz edilmiştir. SONUÇ: Dosyadaki yazılara kararın dayandığı
delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik
bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz
itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” (YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2015/1769 K. 2015/17126 T.
17.12.2015)
3.
Kaporanın bağlanma parası
niteliğinde mi verildiği yoksa cayma parası niteliğinde mi verildiği nasıl
anlaşılır?
TBK m. 177/1 hükmüne göre, sözleşme yapılırken bir kimsenin
vermiş olduğu bir miktar para, bağlanma parası (pey akçesi) olarak, yani
sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Yani sözleşmenin
yapıldığı sırada verilen paranın bağlanma parası (pey akçesi) olduğu karinedir.
Paranın cayma parası olduğunu iddia eden taraf bunu ispat etmekle yükümlüdür.
Bağlanma parası olarak verilen para, sözleşme ifa edilmediği takdirde kural
olarak parayı verene iade edilir.
Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında, taraflar kapora
olarak verilen paranın cayma parası olduğunu özellikle kararlaştırmamışlarsa
sözleşmenin ifa edilmemesi durumunda kaporayı veren kaporasını geri
alabilecektir. Taraflar kapora olarak verilen paranın cayma parası olduğunu
kararlaştırmışlarsa sözleşmeden cayılması durumunda kapora veren taraf
kaporasını geri alamaz. Şayet daha sonraki süreçte verilen paranın cayma parası
olup olmadığına ilişkin ihtilaf yaşanılması istenmiyorsa tarafların bu hususu
yazılı hale getirmeleri uygun olacaktır.
“Davalı-karşı davacı,
davacı-karşı davalı ... ile 200.000,00 TL bedel üzerinden taşınmazın satışı
konusunda anlaştıklarını, 20.09.2013 tarihinde 2.500,00 TL kaporanın
davacı-karşı davalı vekili...'ye havale edildiğini, davacı-karşı davalı vekili
ile taşınmazın bedeli hususunda anlaştıklarını daha sonra davacı-karşı davalı
vekilinin anlaştıkları bedelin üstünde taşınmazı satmak istemesi üzerine
anlaşamadıklarını tüm bu sebeplerle kaporanın iadesini istemiştir. Davacı-karşı
davalı ... ise havale edilen 2.500,00 TL'nin vekili...'nin ...'dan ...'ya geliş
gidiş ve bir takım masrafları için gönderildiğini bu sebeple kapora isteminin
reddini istemiştir. Mahkemece, havale edilen 2.500,00 TL'nin kapora olarak
verildiğini davalı-karşı davacının ispatlaması gerektiği ve buna dair herhangi bir delil sunmadığı gerekçesiyle kapora
istemin reddine karar verilmiştir. BK 177.maddesine göre; "Sözleşme
yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak
değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme
veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür."
denilmiştir. Bu halde, mahkemece, davalı-karşı davacının, davacı-karşı
davalı vekili...'ye 20.09.2013 tarihinde havale edilen bedelin bağlanma parası olarak gönderildiğinin
kabulü gerekirken yazılı şekilde kapora isteminin reddine karar verilmiş olması
usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” (YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2015/30990 K. 2018/135 T.
16.1.2018)
“Somut olayda, davacının,
davalı şirketin iş takımı üyesi hesabına para yatırılarak dijital ortamda
sisteme üye yapıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında davacının ıslak
imzasını taşıyan bir sözleşme de bulunmamaktadır. T.B.K.'nun 178. maddesine göre cayma
bedelinden söz edebilmek için bunun sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olması
gerekir. Davacının imzası bulunmayan genel ticari şartname de davacıyı
bağlamaz. Bu durumda, davalı hesabına yatırılan paranın pey akçesi olmadığı,
cayma akçesi olarak verildiğinin davalı tarafından ispatlanması gerekir.
Davacının ödediği paranın açıkça cayma bedeli olduğu kanıtlanmamıştır. Akit feshedildiğine göre, yatırılan paranın pey akçesi olması
sebebiyle iadesi gerekir. Hal böyle olunca, mahkemece, davanın kabulüne karar
verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması
bozmayı gerektirir.” (T.C. YARGITAY 13.
HUKUK DAİRESİ E. 2015/23142 K. 2017/8543 T. 25.9.2017)
“Mahkemece yapılan yargılama
sonunda ve toplanan delillere göre, taraflar arasında akdedilen anlaşmada
sözleşmeden dönülmesi halinde cayma parası kararlaştırılmadığı, alıcının kaparo
ödeyeceğinin belirtildiği, davacı
yanca ödeme yapılan banka havale dekontunda belirtilen 30.000,00 TL'nin cayma
parası olmadığı, davalının tahsil ettiği paranın cayma parası olduğunu yazılı
delille kanıtlayamadığı, bu sebeple de sözleşmenin yerine
getirilmemesindeki kusurun sonuca etkisi bulunmadığı, davacının ödediği paranın iadesini istemekte haklı olduğu gerekçeleriyle
davanın kabulüne, davalının icra takibine itirazının 30.000,00 TL'ye
takip tarihinden itibaren işleyecek %11,75 yıllık ve talebi aşmamak üzere
değişen oranlarda avans faizi uygulanacak şekilde iptaline, takibin devamına,
alacak likit olduğundan hükmolunan tutarın %20'si oranında icra inkar
tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karar
davalı şirket yetkilisi tarafından temyiz edilmiştir. SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici
sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı
şirket yetkilisinin bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun
bulunan hükmün ONANMASINA” (T.C. YARGITAY 19. HUKUK
DAİRESİ E. 2015/12526 K. 2016/3207 T. 26.2.2016)
Tüm bu süreçlerde hak kaybına uğramamak adına bir avukattan
hukuki destek alınması tarafların menfaatine olacaktır. Çebi Hukuk & Danışmanlık olarak müvekkillerimizin yanında
olmaya devam edeceğiz.
Saygılarımızla,
ÇEBİ Hukuk
& Danışmanlık
Av. Ömer ÇEBİ
Stj. Av. Veysel
İNAN