Koronavirüs Bağlamında İş Hukuku Yazı Serisi - 1
İş Sağlığı ve Güvenliği ile İş Kazası Kapsamında
Değerlendirme
Coronavirus (Covid-19) hastalığı,
11/03/2020 tarihinden itibaren Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “pandemi”
olarak ilan edilmiş, ülkemizde ve dünyada hızla yayılan bu hastalık hem
iktisadi hem de günlük yaşamı önemli ölçüde etkilemiştir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin
Wuhan şehrinden dünyaya yayılan bu hastalığın, 13/03/2020 tarihinden itibaren
merkez üssünün Avrupa olduğu DSÖ tarafından açıklanmıştır. Bilindiği üzere
Türkiye ihracatının neredeyse %50’si Birlik ülkelerine yapılmaktadır. Alınan
tedbirler ve “gönüllü karantina” uygulamaları ile üretimin etkilenmesinin yanı
sıra üretimin kanalize olduğu pazarlar da zor durumda kalmıştır. Tüm bu
süreçlerin işletmeler bakımından da bir takım hukuki neticeleri olacağı
açıktır.
Bu yazı kapsamında, “salgın” nedeniyle
işçi ve işveren bakımından gündeme gelebilecek hukuki meseleler devam eden
sözleşmelerin de dikkate alınması suretiyle soru-cevap şeklinde
değerlendirilecektir. Yazı serisinin “İş
Sağlığı ve Güvenliği ile İş Kazası” konulu ilk bölümünü aşağıda istifadenize
sunuyoruz.
1.
İş kazası nedir, hangi zamanlarda
gerçekleşebilir ?
İş kazası, işyerinde veya işin yürütümü
nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya
da bedenen engelli hâle getiren olaydır. 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun m. 3/I-g hükmüne göre bir olayın iş kazası
sayılabilmesi için kazanın işyerinde ya da işin yürütümü nedeniyle olması ve
çalışanın ölümüne, vücut bütünlüğünün bozulmasına veya ruhen yada bedenen
engelli hâle gelmesine neden olması gerekmektedir. Bunun yanında 5510 sayılı Sosyal Si̇gortalar Ve Genel Sağlık Si̇gortası Kanunu m. 13 hükmüne
göre iş kazası tanımı geniş tutulmuş işçinin işyerinde bulunduğu sırada,
görevli olarak işyeri dışında başka bir yerde bulunduğu sırada, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı
yere gidiş gelişi sırasında iş kazası sayılabilecek bir olaya maruz
kalabileceği ayrıca belirtilmiştir.
Burada unutulmamalıdır ki işveren,
uzaktan çalışma ilişkisiyle iş verdiği çalışanını da yaptığı işin niteliğini
dikkate alarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri hususunda bilgilendirmek,
gerekli eğitimi vermek, sağlık gözetimini sağlamak ve çalışanına sağladığı
ekipmanla ilgili gerekli iş güvenliği tedbirlerini almakla yükümlüdür.
2.
İşçinin sağlığı işverenin
sorumluluğunda mıdır?
İşveren, kendi bireysel sağlığının yanı
sıra yanında çalışan işçinin de sağlığına dikkat etmesi gerekmektedir. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4.
maddesinde işveren bakımından; sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen
şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi, iş sağlığı
ve güvenliği hakkında eğitim ve bilgi verilmesi, gerekli araç ve gereçlerin
sağlanması vb. gibi bir takım tedbirlerin alınması yükümlülüğü düzenlenmiştir.
İşverenin bu yükümlülüğüyle işçinin maddi varlığının yanı sıra manevi
varlığının da korunması amaçlanmaktadır. İşbu husus 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesinde de
düzenlenmiştir.
Kanunlarla sadece işverene yükümlülük
getirilmekle yetinilmemiş, bununla birlikte işçilerin de bu yükümlülüklere uyacakları
Türk Borçlar Kanunu’nun 417.
maddesinde “işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü
önleme uymakla yükümlüdür” denilmek suretiyle belirtilmiştir.
3.
İşveren ve işçinin İş Sağlığı ve
Güvenliği ve Sosyal Si̇gortalar ve Genel Sağlık Si̇gortası Kanunu’ndan
kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davranmasının hukuki ve cezai müeyyidesi
var mıdır, müeyyidelerin işveren lehine hafiflemesi veya ortadan kalkması
mümkün müdür?
İşverenin; iş kazası sebebiyle işçiye,
yakınlarına ve SGK’ya karşı tazminat yükümlülüğü olduğu gibi cezai
müeyyidelerle karşılaşması da söz konusu olur. Bununla birlikte iş kazalarında
işverenin hukuki ve cezai sorumluluğu alınması gereken tedbirlerin tümünün
alınması, bilgilendirmelerin usulüne uygun olarak yapılması, nedensellik
bağının kesilmesi(mücbir sebep ile zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır
kusuru) vb. durumlara göre azalacak ve hatta belirli durumlarda ortadan
kalkabilecektir. İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği kanundan, Sosyal Si̇gortalar Ve Genel Sağlık Si̇gortası
Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülüklerine eksiksiz uyması sorumluluğun
belirlenmesinde önemlidir.
“İş sağlığı ve güvenliği önlemlerine aykırılık sebebiyle oluşan
zararları tazmin etmek amacıyla açılan davalarda işverenin kusuru, zarar
miktarına ulaşılmasında büyük önem taşır. Bu nedenle kazanın
gerçekleşmesinde tarafların kusur durumlarının çeşitli ihtimallere göre ortaya
konulması ve kusurun tazminata ne şekilde etki ettiğinin belirlenmesinde fayda
bulunmaktadır.” (YARGITAY 21. HD. E. 2019/5246 K.
2020/975 T. 20.2.2020)
“Taksirle gerçekleştirilen bazı eylemlerin suç olarak tanımlanıp
cezai yaptırıma bağlanmasıyla, insanların gittikçe yoğunlaşan ve karmaşık hale
gelen toplum hayatı içinde daha dikkatli davranmalarının temin edilmesi
amaçlanmaktadır. Kanun ve ortak hayat tecrübesinin sonucu olarak kendisine
toplum tarafından yüklenen dikkat ve özen görevini ihlal eden ve bu hareketiyle
öngörülebilir zararlı neticeye sebep olan kişinin taksirle işlenen suçlara dair
cezai sorumluluğu benimsenmiş, fakat taksirden söz edilmesi için de failin
hareketiyle meydana gelen netice arasında nedensellik bağının bulunması ve
neticenin öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması aranmıştır.” (YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2014/12-103 K. 2014/552 T. 9.12.2014
4.
Koronavirüs (COVİD-19) salgını “iş
kazası” olarak değerlendirilebilir mi?
Öncelikle daha öncede belirtildiği
üzere salgından etkilenen çalışanın, iş kazası geçirdiğinin söylenebilmesi için
bu kazanın işyerinde ya da işin yürütümü nedeniyle olması gerekmektedir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 15/04/2019 tarihli kararında Ukrayna seferinden
dönen bir tır şoförünün, sefer esnasında H1N1 (domuz gribi) virüsüne
yakalanması ve bunun neticesinde vefat etmesini iş kazası olarak
değerlendirmiştir. İlgili ilamda “Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında
bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı
olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi
gerektiği açıktır.” denilmektedir (YARGITAY 21. HD,
2018/5018 E., 2019/2931 K., 15.04.2019 T.). Yargıtay’ın verdiği bu
karar ışığında; uyuşmazlık çıkması halinde mahkemeler tarafından Koronavirüs
salgını nedeniyle hastalanan veya vefat eden çalışanlar için de iş kazasına
maruz kaldıkları yönünde hüküm kurulabilecektir. Daha önce de belirtildiği gibi
alınması gereken tedbirlerin tümünün alınması, bilgilendirmelerin usulüne uygun
olarak yapılması, nedensellik bağının kesilmesi (mücbir sebep ile zarar görenin
veya üçüncü kişinin ağır kusuru) vb. durumlarda işverenin kusuru azalacak ve
hatta belirli durumlarda ortadan kalkabilecektir.
Tüm bu durumlarda işverenin kusurlu
olup olmadığına bakılmaksızın, işçinin işyerinde veya işin yürütümü esnasında
Koronavirüs hastalığına yakalanması ve bunun sonucunda ölüm gerçekleşmesi veya
vücut bütünlüğünün ruhen ya da bedenen engelli hâle gelmesi halinde “iş
kazası”nın varlığının kabulü gerekecektir.
5.
Koronavirüsün işverenin her türlü
tedbiri almasına rağmen sakınamayacağı bir olgu olduğu varsayımında işverenin
sorumluluğu yine de devam edecek midir?
Koronavirüsün engellenmesi için
işverenin her türlü tedbiri almış olmasına rağmen hastalığın işçilere
bulaşmasının önüne geçemediği durumlar olabilecektir. Ancak bu durumda
İşverenin kusursuz olduğu iş kazalarında da işverenin sorumluluğuna
gidilebilecek midir sorusu gündeme gelecektir. Bu durumda konunun mücbir
sebep ile beklenmedik hal bağlanmında değerlendirilmesi gerekecektir. Biz
koronavirüsün “beklenmeyen hal” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini
düşünmekteyiz.
“Görüldüğü üzere mücbir sebep ve
beklenmeyen hâl kavramları, kusurdan bağımsız olmaları, önlenemez olaylar
sonucu ortaya çıkmaları ve işverenin sorumluluğunu etkilemeleri nedeniyle
benzer iseler de birbirlerinden farklı kavramlardır. Öncelikle mücbir sebep
yıldırım, kasırga, savaş vb. daha güçlü olaylar sonucu borcun ihlaline sebep
olurken beklenmeyen hâl de bu derece güçlü ve yoğun olaylar söz konusu
değildir. Diğer taraftan mücbir sebep illiyet bağının kesilmesi nedeniyle
borçlunun sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırırken, beklenmeyen hâl her zaman
borçlunun sorumluluğunu tümden ortadan kaldırmamakta bazı durumlarda kısmen
sorumluluktan kurtarmaktadır.”(YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2015/10-2682 K. 2019/986
T. 1.10.2019)
Yargıtay’ın ilgili kararlarında
“kaçınılmazlık” kavramı üzerinde durulmuş, kaçınılmazlık durumunun iş kazası
olgusunu ortadan kaldırmayacağına ve işverenin sorumluluğunun devam edeceğine
karar verilmiştir. Ancak bu durumda işveren hakkaniyet gereği zararın
tamamından sorumlu olmayacaktır.
“Kaçınılmazlık beklenmeyen hal
olarak nitelendirilir. Kaçınılmazlığın bir başka adı da aksi tesadüftür.
Kaçınılmazlık öngörülebilir fakat engellenemeyen hadiseleri ifade eder. Bazen
her türlü önlemin alınması durumunda dahi iş kazası yada meslek hastalığı
meydana gelebilir. Kaçınılmazlık durumunda zararın tümüne işçinin katlanması
hakkaniyete uygun düşmez Yargıtay uygulamalarında kaçınılmazlık durumunda
sorumluluğun paylaştırılması kural olarak %60 işveren, %40 kazalı kusuru olarak
sorumluluğun paylaştırılması şeklindedir.(...) davacılar murisinin ölümü ile
neticelenen olayda %100 “kaçınılmazlık” olgusunun etkili olduğu açıktır.” (YARGITAY 21. HD E. 2019/4094 K. 2019/7643 T. 10.12.2019)
6.
Koronovirüse bağlı iş kazalarında
illiyet bağının (neden-sonuç ilişkisinin) kurulması mümkün müdür, illiyet bağı
nasıl kurulur?
Koronavirüsün iş kazası olarak
değerlendirilebileceğini belirttikten sonra, işçinin koronavirüs hastalığının
işyerinden veya işin yürütümü nedenlerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, bu
kapsamda iş kazası olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorunu ortaya
çıkacaktır. İş kazalarında nedensellik bağının ortadan kaldırılması işverenin
sorumluluğunu ortadan kaldırabilecektir. Koronavirüs kapsamında iş kazalarına
bakıldığında hastalığın sonuçları sonradan ortaya çıkacağı için uygun illiyet
bağının kurulması önemlidir. Örneğin, işçi hastalığa işin yürütümü esnasında
yakalanmış, ancak hastalığın zararlı neticeleri daha sonradan ortaya çıkmışsa
(örneğin işçi yıllık izindeyken), hastalığın iş kazası olduğunun kabulü gerekecektir.
"Yasada iş kazası,
sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay
olarak tanımlandığından, olayın etkilerinin bir süre devam ederek zaman içinde
artması ve buna bağlı olarak sonucun daha sonra gerçekleşmesi mümkündür. Yani,iş
kazası ani bir olay şeklinde ortaya çıkıp ,buna bağlı olarak zarar, derhal
gerçekleşebileceği gibi, gazdan zehirlenme olayında olduğu şekilde etkileri
daha sonra da ortaya çıkabilir. Sonradan oluşan zarar ile olay arasında uygun
illiyet bağı bulunması koşuluyla olay iş kazası kabul edilmelidir.” (YARGITAY 21. HD. E. 2018/5018 K.
2019/2931 T. 15.4.2019)
7.
İşyerinde alınabilecek tedbirler
nelerdir?
Koronavirüs salgını kapsamında
değerlendirildiğinde işveren genel olarak aşağıda sayılan tedbirleri
alabilecektir. Ancak bu tedbirlerin her işin niteliği ve koşulları çerçevesinde
kendi özelinde değerlendirilmesinin doğru olacağı unutulmamalıdır.
● Gerekli araç ve gereçler sağlanmalı:
Maske, eldiven, alkol bazlı dezenfektanlar, ateş ölçümü için gerekli aletler
işyerinde bulundurulmalı,
● Bilgilendirme ve denetim yapılmalı: Bu
hastalıktan korunmanın yolları açıklanmalı, tedbirlerin uygulanmalı, ekipmanların
kullanımı zorunlu tutulmalı, iş esnasında ve molalarda sosyal mesafenin
korunmasına özen gösterilmeli, kişisel temizliğe dikkat edilmeli,
● İşyeri değişen şartlara uygun hale
getirilmeli: Çalışma ortamında çalışanlar arasında mesafe düzenlenmeli, çalışma
ortamı dezenfekte edilmeli, sınırlı sayıda müşterinin işyerine girmesi
sağlanmalı, çalışma saatleri düzenlenmeli, mümkünse uzaktan çalışmaya
geçilmeli, mesailer kaldırılmalı,
● Kişilerin işe uygunluğu gözetilmeli:
Kronik rahatsızlıkları olanlar tespit edilmeli, çalışmalarına izin verilmemeli,
çalışanlar arasında annelik gibi durumu hassas olanlara uygun çalışma ortamı
sağlanmalı,
● Tehlike bulunan yerlere girilmemeli:
Karantina altında bulunan yerlerin yanı sıra hastalığı kapma ihtimalinin yüksek
olduğu yerlere çalışanlar gönderilmemeli,
Tüm bu tedbirler alınırken işçiye
gerekli ekipmanın verildiği, çalışma ortamının değişen şartlara uyumlu hale
getirildiği vb. gerçekleştirilen tüm değişik ve tedbirlere ilişkin işçinin
yazılı onayı alınması, belgelenmesi ve dosyasına konması yerinde olacaktır.
İşveren gerekli gördüğü takdirde farklı tedbirleri de yürürlüğe koymaktan
çekinmemelidir. İSGK 4. maddesi uyarınca işveren alınan iş sağlığı ve güvenliği
tedbirleri sebebiyle işçisinden masraf talep edemeyecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere,
işverenin, yanında çalışan işçi için alması gereken tedbirler konusunda bir
sınırlama yoktur. Bu hususta işveren, işyerinde tedbirler alacağı gibi, işçiyi
korumak için farklı yollar da deneyebilecektir. Evden çalışma, yıllık izinlerin
kullandırımı, telafi çalışması yapılması, ücretsiz izin verilmesi ve kısa
çalışma yapılması İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamında gerçekleştirilecek
tedbirlere örnek olarak sayılabilir.
8.
İşçinin işyerine gelmeksizin uzaktan
çalışması mümkün müdür?
Bilişim imkanlarının gelişmesi
sayesinde bazı meslekler ve sektörler için evden veya işyeri dışında başka bir
yerden çalışılması imkanı söz konusu olabilmektedir. Yaşanılan bu salgın
nedeniyle işverenler, gerekli ekipmanları sağlayarak işçinin evinden çalışmasını
böylece kalabalık iş ortamından uzak durmasını sağlayabilir. Uzaktan çalışma
esnasında da işverenin sağlık ve güvenlik ile ilgili yükümlülükleri devam
etmektedir. 4857 sayılı İş Kanunu m. 14’e göre
“İşveren, uzaktan çalışma
ilişkisiyle iş verdiği çalışanın yaptığı işin niteliğini dikkate alarak iş
sağlığı ve güvenliği önlemleri hususunda çalışanı bilgilendirmek, gerekli
eğitimi vermek, sağlık gözetimini sağlamak ve sağladığı ekipmanla ilgili
gerekli iş güvenliği tedbirlerini almakla yükümlüdür.” işveren işçinin
uzaktan çalışması sebebiyle iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaktan
kaçınamaz.
Bu olağanüstü durum beraberinde birçok
hukuki ihtilafı da gündeme getirecektir. Tüm bu süreçlerde hak kaybına
uğramamak adına bir avukattan hukuki destek alınması tarafların menfaatine
olacaktır. Çebi Hukuk & Danışmanlık olarak
müvekkillerimizin hakkını korumaya devam edeceğiz.
Saygılarımızla,
ÇEBİ Hukuk & Danışmanlık
Av. Ömer ÇEBİ
Stj. Av. Batuhan ÖZATA