MARKALAR VE SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ

ALİ RIZA DEĞER

MARKALAR VE SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ…

Merhaba Sevgili Dostlarım,

Öncelikle geçtiğimiz aylarda, pandemi sıkıntıları ile birlikte ülkemizde yaşanan; yangınlar ve sel felaketleri nedeniyle geçmiş olsun dileklerimi, bir kez daha iletmek istiyorum.

Bu tür felaketler sonrasında, marka’ların tanıtım faaliyetlerinde özellikle çocuklara, doğa ve çevreye, hayvanlarayönelik sosyal sorumluluk projelerine yer verdiğini görmekteyiz.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk (Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi / İnsan Haklarına Saygıve Cinsiyet Ayrımcılığı Yapmamak + Çalışanların Memnuniyeti ve Çalışma Standartları + Doğa ve Çevre + Yolsuzlukla Mücadele) ile pek karıştırılmamak kaydıyla, reklamlarla destekli sosyal sorumluluk projeleri, marka’lar için; hedef kitlelerine yönelik halkla ilişkiler stratejileri içinde yer almakta. Çünkü böyle dönemlerde yeni tüketici alışkanlıkları markalar için önemli!

Sizlerinde çok iyi bildiği gibi markaların birincil amaçları; para kazanmak ve sürdürülebilirlik!..

Sosyal sorumluluk projelerinin,malum (
😊) amacı da; bu süreçte hem markanın bilinirliğini ve bulunurluğunu arttırmak, hem de geleceğe yönelik çeşitli toplumsal fayda sağlamak!

Bu toplumsal fayda alanlarının başında ise genellikle;

*) Eğitim ve Teknoloji Gereçleri…

*) Sağlık ve Hijyen Destekleri…

*) Çocuk Bezi ve Maması…

*) Gıda Kolileri…

*) Hayvan Barınakları…

*) Enerji Tasarrufu...

*) Plastik Geri Dönüşümü…

*) Katı ve Sıvı Atık Yönetimi…

*) Fidan ve Ağaç Dikimi…

*) Dikkatli Su Kullanımı…

*) Tarihi Eser Restorasyonları…

*) Kadın Girişimcilerin Desteklenmesi…

*) Her Türlü Yardımseverlik…

*) Dernek ve Vakıflara Yapılan - Bağış ve Yardımlar… Gibi konular yer alıyor!

Burada önemli olan nokta, seçilen konu veya konularla, hedef kitlenin uyumu!..

Uyum varsa ve bu uyum, satış performanslarına da beklediğiniz gibi yansıyorsa, mesele yok!

Ancak yansımıyorsa? Aman dikkat!..

Bu konuda Sn. Fatih Kılıç, HBR de yayınlanan yazısında, özetle şu noktalara dikkat çekiyor!

“Sosyal sorumluluk proje çeşitlerini üç temel başlıkta özetleyebildiğimi düşünüyorum. Şimdi yazıma konu olan araştırmanın sonuçlarından da bahsetmek istiyorum.

Araştırmada dikkatimi çeken sonuçlardan ilki, çevre odaklı sosyal sorumluluk girişimlerinin, tüketicilerin satın alma niyetleri üzerindeki toplum odaklı girişimlerden, daha fazla olumlu etkisini ortaya koymasıdır. Bunun temelinde ise iki sebep yatıyor. Birincisi, tüketiciler çevresel kaygılara, sosyal konulardan daha fazla önem verme eğiliminde olmasıdır.

Tüketicilerin bu tür bir eğilimde olmasının sebebinin medyanın çevreye verilen zararları düzenli olarak vurgulamasından dolayı bir farkındalık oluşmasına bağlıyorum.  Örneğin 
2017 Carbon Majors Raporu’nda, dünyadaki 100 şirketin küresel sera gazı salınımının yüzde 70'ini ürettiği ileri sürülmüş ve o dönemde bu rapor medyada önemli ölçüde yer alarak, kamuoyu tarafından uzun süre tartışılmıştı.

Araştırmada dikkatimi çeken sonuçlardan ikincisi ise onarıcı ve telafi edici sosyal sorumluluk projelerinin, iyi niyet geliştirici sosyal sorumluluk projelerine göre, hedef kitlede daha fazla satın alma eylemi ve niyeti geliştirmesidir. Buradaki temel dayanak, tüketicilerin onarıcı ve telafi edici sosyal sorumluluk projelerini, daha samimi olarak görmesidir. İyi niyet geliştirici sosyal sorumluluk projeleri genellikle hem markanın faaliyetleriyle bağlantılı olmaması hem de markanın dolaylı bile olsa topluma veya çevreye verdiği zararı kabul etmemesine bağlı olarak samimi algılanmamaktadır. Örneğin bir havayolu şirketinin çevreye verdiği zararı göz ardı ederek, kadınların iş hayatına daha fazla katılımını destekleyecek bir sosyal sorumluluk projesi kampanyası yürütmesi, hedef kitleler tarafından samimi olarak algılanmayacaktır.

Yazımın önceki bölümlerinde altını çizdiğim üzere kendi kişisel gözlemlerime dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki markaların büyük bir çoğunluğu bu gerçeğin farkında olmadan, iyi niyet geliştirici sosyal sorumluluk projeleri yapıyor. Bu durum markaların hem hedeflenen sonuçları elde edememesine bağlı olarak kaynak israfına sebep oluyor, hem de markaların çevreye ve topluma verdiği zararı azaltacak asıl faaliyetlerin yürütülmesini engelliyor.

Sonuç olarak markalar, tutundurma faaliyetleri kapsamında büyük mali kaynaklar ayırarak belirli faaliyetler yürütüyor. Bu faaliyetlerin en önemlilerinden birisi de sosyal sorumluluk projeleridir.

Dahası dünyada sosyal sorumluluk proje örneklerine baktığımızda bazı firmaların en büyük tutundurma harcama kalemlerini, sosyal sorumluluk programlarını yürütmeye ayırdığını görüyoruz. Bu kadar büyük bütçelerin ayrıldığı programların ruhunu tam olarak anlamadan, temel bileşenlerini doğru yorumlamadan yapılan harcamalar doğaya ve topluma yarar getirmemesinin yanı sıra, büyük bir kaynak israfı yaratarak; toplum, çevre ve marka krizlerini daha da derinleştiriyor.”

Evet değerli dostlarım! Sosyal sorumluluk projeleri konusunda bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum!..

Hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz aylarda TBMM de yasalaşarak gündemimizdeki yerini alan,
Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” yürürlüğe girdi.

Küresel Isınma ve İklim Değişikliği konularında, geleceğe yönelik olarak; Kamu + Sivil Toplum Kuruluşları + Üniversiteler + Özel Sektör işbirliği ile çok değerli kurumsal ve sosyal sorumluluk projelerine, iş dünyası olarak imza atmamız gerekiyor.

Paris Anlaşması, temel olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne dayanmaktadır ve Kyoto Protokolü’nün sona erme tarihi olan 2020 sonrası iklim değişikliği rejimini, 2030 yılına kadar düzenlemeyi amaçlamakta.

Anlaşma, sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması bağlamında BM İklim Değişikliği Sözleşmesinin uygulamasını, geliştirmeyi hedeflemekte.

Neticede Paris Anlaşması ile tüm Dünya Ülkelerinin, sera gazı salımını azaltma ve küresel sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulması konusunda, planlarını uygulamaya koyması gerekeceği ve de bu kapsamda fosil yakıtların yanması sonucu oluşan karbondioksit gazının da azaltılması hedefleniyor!

Ozon Tabakası, Su Ayak İzi, Karbon Ayak İzi, Sera Gazı Salınımı, Yeşil Biyoenerji gibi konular, bundan sonra özellikle sosyal sorumlulukprojelerimizin en önemli aktörleri olacak gibi...

Evet! Bu konular, markanız ve sizin için önemliyse, ürün veya hizmet satışlarınıza göre proje konularına; hedef kitlenizin, özellikle teknolojik ve dijital gelişmeler çerçevesinde her zaman değişiklik gösterebilen, tüketici alışkanlıklarını da dikkate alarak, sadece üst düzey yönetim kadrolarınızla değil, mutlaka çalışanlarınızla birlikte karar verin!

O kadar kişiyi, nasıl bir araya toplayacağız? Diyorsanız!

Teknoloji’yi falan bir kenara bırakın ve bu makaleyi hiç okumadınız varsayın!..
😊

Sayın Sevim Akyol ve SuCSR ile sevgili dostum Sayın Ali Yıldırım’a çok çok teşekkürler!

Daha mutlu bir gelecek için, Sizlere iyi seneler diliyorum!..

Sevgi ve saygılarımla…

ALİ RIZA DEĞER