Mezhepçiliği Bırak Hidâyete
Bak!
MUSTAFA BAYĞIN
SMMM, Emlak Müşaviri
Evvela, uzun Şehr-û Râmâzân’ınızı tebrik eder, bu kutlu ve
mübarek Ây’da bağışlanma dilenmek, Râmâzân bittiğinde ve Bayram’a kavuşmak
nâsib olduğunda, hemen her Müslümân’ın günahlarından temizlenmiş halde olmasını
Âlemlerin Râbbi olan Allah(cc)’tan niyâz ederim.
Yazımızın başlığına izafeten en sonda söyleyeceğimizi ilk
başta ifade edlim ve Allah(cc)'ın dışında, elçiler veya tebliğciler
muhataplarını Hidâyete erdirmek için görevlendirilmedikleri gibi böylesine bir
yetkileri yoktur.
Âlemlerin Râbbi olan Allah(cc), Nebilerini, Resûllerini,
Elçilerini, toplulukları Râhmete çağırmak,
tebliğ etmek, yani, Allah(cc)’ın Kitap(lar)ına (kûtibihi) yönlendirip, emir ve
yasaklar bildirmek ve de göstermektir.
Kehf Suresi 57. Âyet’i Kerimede de;
“Kim, kendisine Rabbinin
âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan
daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik,
kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları HİDÂYETE çağırsan da artık
ebediyen hidayet bulamazlar.”diye belirtilmektedir
Peki biz, “Mezhepçiliği Bırak Hidâyete Bak” başlığını neden
kullandık?
İşte tamda yukarıdaki girişte ve en doğrusu da Âyet’i
Celile’de açıklandığı gibi, Peygamberlere verilmeyen yetkiyi birlerinin kendi
adına kullanmaya kalkışması ve
insanların Allah(cc) ile aldatılmaya çalışılmasına dikkat çekmek istiyoruz,
çünkü Mü’min Ferâsetli olmak mecburiyetindedir?
Tıpkı Hukukun, “Tacir Bâsiretli olur”da özetlediği gibi!
Toplum, itikâdı, ibâdeti, Kur’ân ve Hâdis’ler ile değil de,
“Âmenû” olmak için bir mezhep önderinin söylediğinden başkasını kabul etmez ve
dinlemez hale gelebilmektedir.
Her insan var olan Mezheplerden birine intisap edebilir
ancak, bağnazlık yaparak “MEZHEPÇİLİĞİ” tüm kural, kâide, emir ve yasakların
önünde ve üstünde tutamaz!
Nereden mi geldik bu konuya, hemen bir ufak girizgâh
yapayım: Bir tanıdık (kendisi Şâfiî mezhebine tabî) telefon açtı, birkaç kez
boşanmış olan ve yeniden evlenmek isteyen kişilerin ne yapması gerektiği ile
ilgili soru sordu ve akabinde hemen ekledi, “HANEFİ MEZHEBİNE GÖRE DURUMLARI
NEDİR?” dedi.
Şimdi Kur’ân-ı kerim açık, açık beyan ettiği bir konunun
Mezhebe göre değişiyor olmasını nereye nasıl oturtmak gerekiyor? Kur’ân ve
Sünneti bırak Mezhep ne diyor ona bak! Bu mu, imân etmek!
Evet, benim güzel, muhterem, Hanefi, Şafiî, Hâmbeli, Mâliki
ve dahi, kendilerini Şii ve Sünni olarak
tanımlayan kardeşlerimiz!
İnanç bir siyasi görüş, spor müsabakalarının takımını tutmak
gibi değil ki, ben şucuyum, bucuyum diyesin!
İşte tam burada demek istiyoruz ki, insan bir Mezhebe Tabi
olabilir ancak MEZHEPÇİ olmamalıdır, çünkü böyle bir durum olamaz!
Sonrada islâm düşmanı birleri çıkar, “Müslümânlar gericidir,
yobazdır, örümcek kafalıdır,vs.” demeye başlar. Neden mi? Çünkü Mezhepçilik
yaparak, araştırmayı, neyin ne olduğunu, Kur’ân,-Hâdis ne diyor diye bakıp
incelemeden, düşüncenizi ipotek altına almak isteyenler, öğrenmenize mâni
olmaya çalışanlar, kalıplaşmış, gelenekselleşmiş bir inanç Küt’ünün içine
hapsederler insanı, onlarda, Râbbim şöyle emrediyor, Resûlulah böyle buyuruyor”
demeyip, kalıplaşmış, İlm-i Hâl’den uzak, tutarsız, çözümsüz cevaplar vermeye
başladığından, düşmanın eline Müslümâna saldırması işçin çok güçlü silahlar
vermiş olmaktadırlar!
Özellikle Yeni evlenene çiftlere şu nasihatlerde bulunmaya
çalışıyorum; “Bakın gençler, yuvanızı kurdunuz. Bundan sonra siz birlikte bir
yola çıkıyorsunuz ve gelecek inşâ edeceksiniz! Bu yavanın selâmeti ve
geleceğininsağlam temeller üzerinde yürümesini istiyorsanız; “Annem/Annen,
Babam/Baban, akrabam/dostum şunu dedi,
bunu dedi, o öyle değil böyle olacak(MIŞ) demeyi bırakacak, ÖNCE ALLAH(cc) VE
RESÛLÜ NE DİYOR ONA BAKINIZ. Karalarınız da buna göre veriniz.
Anne-Babalarınıza sadece fikir danışmak için mürâcaatta bulunun. Aksi halde
ortak payda dediğimiz doğruda kolay kolay buluşamaz ve yuvanızda
huzursuzlukların çıkmasına sebebiyet veririsiniz” diyorum.
Mezhepler Elbette
Kolaylaştırıcıdır
Resûl-î Ekrem Efendimiz, "Kolaylaştırınız!
Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi
geçinin, ihtilâfa düşmeyin!" buyurmaktadırlar.(Buharî 3:72)
Elbetteki, Allah(cc)’ın dînini
ve Resûlullah’ın sünnetlerini ihyâ etmek, daha anlaşılır halde kendi
toplumlarına ulaştırmak, İlm-î Hâl’e uygun tercümelendirmek için Müçtehid’lere
ihtiyaç vardı, ki bu gerçeklik asla ve kat’â inkar edilemez. Onlar bizim imâni
yaşantılarımızı kolaylaştırıcı yönlerini bulmak, insalra,tolumlara anlatmak
için ömür çürütmüşlerdir. Bu nedenle Mezhebe Tâbi olmaya eyvallah amma velâkin
MEZHEPÇİLİK YAPMAYA kalkışılmamalıdır.
Çünkü bir Mezhebin onay verdiğine diğer mezhep onay vermiyor
olabilir. Bu durumda MEZHEPÇİLİK YAPAN taraf işi bağnazlığa, nifâk ve kargaşaya
kadar taşıyabilir.İki tarafta da farklı düşünce mevcuttur. Mezhepçi olunmadığı
zaman, herkes kendi mezhebinin görüşünü kabul ettiği gibi, karşıdakinin de
mezhep görüşüne saygı duymalıdır ki, MEZHEP
ALSA DİN DEĞİLDİR!
Allah(cc), Kur’ân-ı Kerim’de, “Düşünüp öğüt alan yok mu?”,
“Akletmez misiniz?” gibi (Kâmer 17. Âyet, Hûd 51., Nâhl 12, Enbiyâ 66, Kasas
60, Zuhruf 2-3. vd. 250’nin üzerindeki ) uyarıcı, ikâz edici Âyetler mevcutken
anlaşılmayan nedir?
Hüküm Çıkartmaya
Kalkmasın!
Dini bilgiden yoksun, “Elif’i Görse Mertek Sanır”
tanımlamasına denk gelenlerde, Yukarıdaki âyetlerden yola çıkarak, “Ben
akıllıyım, titrim var Kur’an’dan Hüküm çıkartırım” demeye de kalkışmasın,
Kur’ân bu ikazları ne için yaptığını da net olarak ortaya koymaktadır.
En açık örnekleme ise, “Ey
Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla.”(Nâhl- 44) buyruğudur.
Yani ben biliyorum, aklediyorum, diyen biri kalkıpta, haramlara
yeni bir ekleme yapmaya veya haramdan çıkartıp helâlleştirmeye de kalkışmasın!
Allah(cc) indirdiği Kitabı’nda haram haramdır, helâl helâldir! Olmayan şeyleri
yüklemek insan oğlunun hâddi değildir.
Çünkü Allah(cc), “Allah
size kolaylık diler, zorluk dilemez...” (Bâkârâ -185) ve “Allah hiç kimseye
gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır
kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. …” (
Bâkârâ -286) Âyetlerinde de açıkça beyan ettiği gibi insan oğlunun gücünün
yetmeyeceği yükü vermez. Var olduğunu düşünene var ise, o kişi kendi nefsine
zulmetmekte ve istiâp haddinin üzerinde nefsine yük bindirmeye çalışmaktadır!
Kişi, Mezhebini, derinlemesine analiz eder ve öğrenirse,
Kur’ân ve Sünnet dışında bir şey öğretmediğini görecektir!
Araştırmadan, körü körüne, inandığını bilen, gören birileri
ortaya çıkar, Allah adını kullanarak, sana MEZHEPÇİLİK AŞILAMAYA kalkışır. Aşı
tuttuğunda da ortaya ne idüğü belirsiz bir ürün ortaya çıkar ki, burada da,
Allah(cc), “Ey o bütün iman edenler! eğer size bir fâsık bir
haberle gelirse onu tâhkîk edin ki cehaletle bir kavme sataşırsınız da
yaptığınıza pişman olursunuz” (Hucûrât 6. Âyet)diyerek
yapmanız gerekeni ve yapmazsanız sonuçlarını ikâz etmektedir!
Sonuç Olarak:
Allah(cc),“Göklerde ve yerde
bulunanların sahibi olan Allah'ın yoluna götürüyorsun. İyi bilin ki bütün işler
sonunda yalnız Allah'a dönecektir.” (Şûrâ-53)diye
buyuruyor., demek ki, körü körüne MEZHEPÇİLİK YAPMAK yerine, ittibâi ettiğin
Mezhebin doğru olduğuna ve Peygamber Hz. Muhammed(sav)’in ve de Kur’ân-ı
Âzimûşşân’ın Mezhebine bağlı kaldığından emin ol!
“Ey o bütün
imân edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla (doğrularla) beraber olun.”
(Tevbe
Sûresi 119. Âyet)