Şirketlerde kâr dağıtımında nelere dikkat edilmelidir?

Kâr dağıtımında nelere dikkat edilmelidir?
Vergi Hukuku ile Ticaret Hukuku’nun çerçevesini net olarak belirleyemediği alanlarından birisi kâr dağıtımıdır. Bu nedenle, şirketler kâr dağıtımında zaman zaman yasal yükümlülükleri ihmal edebilmekte, bu durum da kâr dağıtımına ilişkin kararın iptal ya da butlan davasına konu edilmesine sebebiyet verebilmektedir.

Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre şirket kârının ortaklara dağıtılmasına karar verme yetkisi genel kurula aittir. Anonim şirketlerde kâr payı ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilir. Limited şirkette ise kâr payı, sadece net dönem kârından ve bunun için ayrılmış yedek akçelerden dağıtılabilir.

TTK uyarınca, net dönem kârı hesaplanırken, o yıla ilişkin ticarî kârdan varsa geçmiş yıl zararlarının düşülmesi gerekir. Eğer şirketin geçmiş yıl zararları var ise, bu zararlar dağıtılabilecek net dönem kârının hesaplanmasında dikkate alınmalıdır. Örneğin; şirket 2020 yılında 10 milyon TL ticarî kâr elde etmiş, buna karşılık bilançosunda geçmiş yıllar zararları olarak 3 milyon TL yer alıyor ise, net dönem kârı 7 milyon TL olarak hesaplanmalı ve bu tutar kâr dağıtımına konu edilmelidir.

Ayrıca, anonim ve limited şirketler tarafından kanuni yedek akçe ayrılması zorunludur. TTK, yedek akçe ayırmadan kâr dağıtımına gidilmesine de kanun cevaz vermemiştir.  Oysa, uygulamada, anonim ile limited şirketlerin genelde kanuni yedek akçe ayırma yükümlülüklerini yerine getirmeden vergi sonrası kârın tamamını dağıtma yoluna gittikleri görülmektedir.

Bu konuda belirteceğimiz bir husus da, gerekçesinde ifade edildiği üzere Türk Ticaret Kanunu’nun, yıllık ticari kârın vergiden önceki mi yoksa sonraki mi tutarının alınacağı ile ilgilenmemesidir. Ancak, bu durum, uygulamacıların nasıl hareket edecekleri yönünde kendilerine bir yol göstermemekte, aksine olayı eski kanunda olduğu üzere tartışmalı bir konumda bırakmaktadır. Bu nedenle, bazı şirketler net dönem kârını hesaplarken vergi öncesi kârı esas alırken, diğerleri pekala vergi sonrası kârı esas alabilecektir. Bu nedenle, uygulamada tekdüzelik sağlanması açısından, özellikle yedek akçe ayrımında ortaya çıkan farklı uygulamaların da bu vesileyle ortadan kaldırılması amacıyla, halka açık olmayan anonim şirketlerde, hatta konuyu genele yayarak ticaret şirketlerinde kâr payı dağıtımının usul ve esaslarının bir tebliğ ile belirlenmesinin ve bu tebliğde kâr payı dağıtımında esas alınması lazım gelen dağıtılabilir kâr tutarının açıklığa kavuşturmasının faydalı olacağı kanısındayız.

Dr. Soner ALTAŞ