‘Beni kim ihbar eder ki…’ demeyin! (Muhammet BAYRAM, Vergi Müfettişi)

‘Beni kim ihbar eder ki…’ demeyin! (Muhammet BAYRAM, Vergi Müfettişi)

‘Beni kim ihbar eder ki…’ demeyin!

muhammed-bayram-vergi-mufettisiHayatta herkesin kendine sakladığı, kimselerin duymasını istemediği, sarıp sarmalayıp ruhunun derinliklerinde, en mahrem yerlerde sakladığı sırları vardır. Bunların bazen bir yalanla bazen de ufacık bir hata ile gün yüzüne çıkması, belki de hayatta istenilecek en son şeydir.

                İşimiz vergi olduğuna göre, bırakalım diğer dünyalık meseleleri de; vergi mükelleflerinin devletimizden sakladığı ne olabilir, ona bakalım. Kella tabi ki saklanılan bir şey yok diyenlere; bıyık altından gülenler, seni gidi seni!, diyenler şimdiden gözünüzün önünde canlanıyordur herhalde. Peki devletten bir şeyler saklanmalı mı, saklanılacak şey aslında vergiyi az ödemek için mi yapılmalı, yoksa kanunların yasakladığı (uyuşturucu ticareti, insan kaçaklığı üzerine tic. vb.) işleri yapmak için mi? İnanın bu denli yüksek olan vergi oranlarında kim olsa vergi kaçırır, dememi bekliyorsanız bir miktar yanılıyorsunuz. Meşru dairede (vergi kanunlarının izin verdiği ölçüde) vergi matrahını hesaplayan mükellefin vergi ödemeyi bırakın, ödemiş olduğu vergiler dolayısıyla iade almaması kaçınılmazdır. Yeter ki muhasebeye hakim şirket yöneticisi ve çalışanları olsun.


                Vergiyi az ödemek kastıyla vergi kaçırmaya yönelimin belki de kısa vadede işletmeye faydası olabilir ancak, uzun vadede can sıkıcı birçok sorun teşkil edeceği tabiidir. En basitinden herhangi bir şekilde denetime girildiğinde veya vergi incelemesi aşamasındayken rahat bir şekilde: ‘alnım ak başım dik, istediğiniz kadar inceleyin beni kardeşim, bir şey de bulursanız boynumuz devletimiz için kıldan ince, bizim zaten yanlış işimiz olmaz!’ demek varken, neden iki büklüm kalınsın ki? Ancak mükellefler çoğu zamanbilmeyerek ya da vergi kanunlarına yeterince nüfuz edememekten dolayı hataya düşüyor ve seneler sonra zamanaşımına uğramasına ramak kalmış vergiler için incelemeyle baş başa kalınca, zaten iş işten geçmiş oluyor.


                E tabi, hiç inceleme-denetim geçirmeyen vergi mükellefi yok mu? Tabi ki de var. Bu güne kadar beyannamesi tam ve zamanında vermiş, yanlış kişilerle ticari muamelede bulunmamış ya da tarh edilen vergisini kuruşu kuruşuna ödemiş olduklarından dolayı belki de vergi incelemesi geçirmemiş olabilirsiniz. Ancak, vergi incelemesi geçirmeyenlerin; son zamanların popüler mesleği ve inceleme konusu olan ‘İHBAR’ müessesesi, hala kapısını çalmamış olabilir.


                İhbar öyle bir şey ki, inanın hiç ummadığınız yer ve zamanda karşınıza çıkıverir. Beni kim ihbar eder ki demeyin;


                - Tartışmalı bir şekilde işine son verdiğiniz eski çalışanınız,


                - Sizi çekemeyen işinizde gözü olan komşunuz,


                - Aynı sektörde faaliyet gösteren veya sizinle alış verişi olan müşteri/tedarikçileriniz,


                - Yine tartışmalı veya gönülsüz bir şekilde ayrıldığınız eski iş ortağınız,


                - Ayrıldığınız sevgili veya boşanılan eş,


                - Hatta ve hatta beraberken, ayrı iş yapmaya karar verdiğiniz kardeşleriniz veya babanız!



                Bu örnekler silsile halinde devam edip gidiyor aslında. Olur mu canım demeyin, ihbarcı alacağı paranın hesabını yaparken şunu düşünmez: ‘bu adamı tanıyorum, (patronum, eşim, dostum, kardeşim hatta babam) ya ayıp olur, ihbar etmekten vazgeçeyim’ demez. Gelin şu ihbar mevzuunu biraz daha açalım; İhbar edilmek bu kadar kolay mı? Her aklına esen ihbarda bulunabilir mi ve devletin asılsız ihbarlar için ne gibi önlemleri bulunmakta?


                İhbar kelime olarak; bildirme, haber verme, ele verme anlamına gelmektedir. Aslında bu şekilde kötü bir anlam çıkartılan ihbar; genellikle mükellefler hakkında vergi incelemesine başlanılma sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.


                Öncelikle yapılan ihbarın belli başlı özellik ve şartlara haiz olması gerekmektedir. Muhbir(ihbar eden) tarafından mükellef hakkında vergi kaçakçılığına ilişkin olarak yapılan ihbarın somut olaylara ve delillere dayanması gerekir. Yani, ihbarın konusu ile vergi incelemesi sonunda bulunan matrah farkları arasında bir illiyet bağı kurulabilmelidir. Salt ihbarda bulunup verginin nasıl, ne şekilde kaçırıldığının ayrıntılı ve tam olarak açıklanmaması, somut olaylarla gösterilmemesi ve delillere yer verilmemesi hallerinde vergi incelemesi diğer harici doneler üzerinden gerçekleştirilir ve muhbire ikramiye ödenmez.


                Tabir-i caizse muhbir nokta atışı ihbarlarda bulunmalı; yani vergi incelemesi yapılmasına gerek duyulmadan, kaçırılan vergi/matrah farkı tüm açıklığıyla ortaya konulması gerekmektedir. Yoksa her önüne gelen istediğini ihbar eder hale gelir. Yüksek miktarda vergi kaçırılıyor, Sahte fatura kullanılıyor, muhasebe standartlarına uymuyor veya beyannamelerinde kazancını gizliyor gibi soyut ve genel ifadeler içeren, zan ve tahmine dayanan, olayla ilgili yeterli bilgi ve belge içermeyen, ihbar veya şikayet konusu dilekçelerişleme bile konulmamaktadır. Ayrıca ihbar çeşitli şekillerde yapılabilir ancak; dilekçe ile yapılmayan ve ‘belli bir konuyu ihtiva etmeyen, yargı mercilerinin görevine giren konularla ilgili olan, dilekçe sahibinin adı, soyadı, imza ve ikametgahına ilişkin şartlardan herhangi birini taşımayan’ dilekçeler için ihbar ikramiyesi ödenmesi söz konusu olamaz. Muhbirin yapmış olduğu ihbar konusuyla ilgili daha öncesinde herhangi bir vergi incelemesine başlatılmamış olması tabiidir.


                Gerekli şartları taşıyan ve somut bilgi ve belgelerle desteklenen ihbar dilekçeleri; vergi incelemesine sevk edilmekte ve incelemesi sonucunda düzenlenen İhbar İkramiyesini ihtiva eden Görüş Öneri Raporuna istinaden, tahakkuk eden vergi ve vergi ziyaı cezası tutarı üzerinden %10 ila 30 oranında hesaplanan ikramiyenin 1/3’ü verginin kesin tahakkukunda, kalan 2/3’ü ise tahsilat sonrasında muhbire ödenmektedir.


                Devlet bu noktada ihbar edenden çok ihbar edileni koruyor aslında. Yukarıdaki şartları taşımayan ihbarlar işleme konulmadığı gibi, yapılan araştırma sonucunda asılsız çıkan ihbar neticesinde; nezdinde arama veya inceleme yapılan kimse, muhbirin adının kendisine bildirilmesini talep edebilir ki bu durumda vergi dairesi muhbirin adını bildirmeye mecburdur. Ayrıca idare tarafından gerçek dışı ihbar ve şikayette bulundukları tespit edilenler hakkında ‘resmi makamları asılsız ihbarla meşgul etmek ve yanlış yola sevk etmek’dolayısıyla yasal işlem yapılır. Bununla da kalmıyor, hakkında ihbar yapılan kişi ihbar edeni öğreneceği için, ihbarcının sosyal çevresinde çeşitli şekillerde baskı oluşturabilir, haksız şikayet dolayısıyla manevi tazminat davası açabilir. Hatta ve hatta ihbarcı hakkında TCK 271. Md’si uyarınca ceza davası açılarak, kin ve garez duygusuyla hareket edildiğinden kasıtla kişiye zarar vermek amacında olduğu anlaşılırsa eğer; ihbarcının gözünü hapishanede açması da kaçınılmazdır.


                İhbar edilen açısından bakacak olursak; tabi ki herkesin kendisine ait ticari sırları olduğu gibi, vergiyi az ödemek için geliştirdiği yöntemler de mevcut. Bu yöntemlerin çoğubabadan kalma eski yöntemleri ihtiva etmektedir ki; çift defter tutmak veya ikinci bir bilgisayar sunucusu kullanmak her halükarda vergi mükelleflerinin ihbar edilme ihtimalini artıracaktır. Ayrıca yapılan ihbarla başlanılacak olan vergi incelemesi, yapılan ihbarla sınırlı kalmayacağı için yüklü vergi cezalarıyla karşı karşıya kalınması kuvvetle muhtemeldir. Bu yüzden demirden korksak, trene binmezdik naraları atmadan; ihbar edilmeye mahal verecek durumlardan kaçınılması, tekrar trene binecek paranızın cebinizde kalmasını sağlayacaktır.


MUHAMMET BAYRAM

Vergi Müfettişi