MESLEK MENSUPLARIMIZA BİR ÖNERİ! (Abdulmenaf Yakut)

MESLEK MENSUPLARIMIZA BİR ÖNERİ! (Abdulmenaf Yakut)

Meslek Mensuplarımıza Bir Öneri! (Abdulmenaf Yakut, Vergi Müfettişi)

abdulmenaf-yakut-1Bilindiği üzere Türkiye’de, belli bir işletme bünyesinde gerçekleştirilen iktisadi faaliyetleri konu alan gelir ve kurumlar vergisi ile KDV ve ÖTV gibi belli başlı vergilerde ‘beyan esası’ geçerlidir.

Mükellefleri gerçeğe uygun beyanda bulunmak durumunda bırakacak olan şey ise sağlam bir belge düzenidir. Sağlam ve olması gerektiği gibi işleyen belge düzeni; piyasada cereyan eden tüm mal teslimi ve hizmet ifaları ile ilgili olarak satıcıların alıcılara, söz konusu işlemlerin Hazine lehine kayda alınmasını sağlayacak fatura vb. belge düzenlenmesiyle mümkündür demektir. Bu zincir kırılmadan işlediği takdirde, mal ve hizmet unsurlarının ilk üretiminden/ithalatından nihai tüketime sunuldukları aşamaya kadarki tüm tedavül zinciri boyunca oluşan katma değerle, bu iş ve işlemleri yapanların elde ettikleri gelir ve kazançların tespiti, dolayısıyla da bunlar üzerinden alınacak vergilerin hesaplanması mümkün olacaktır.

Zincirin herhangi bir halkasında kaçak oluşması durumunda ise, hâsıl olacak verginin bir kısmının ziya uğraması söz konusu olmaktadır. Hatta bazen bir halkadaki kaçak başka halkalara da sirayet ederek, tüm zincirin fesada uğramasına sebebiyet vermekte ve bu işlemlerden doğması muhtemel vergilerin tümünün kayba uğramasına neden olmaktadır.

Ancak, esasları yasalarda oldukça sağlam ve tutarlı bir biçimde öngörülmüş olmasına rağmen belge düzeninin pratikte aksaması nedeniyle;

1- Satıcılar müşterilerine belge düzenlememe fırsatı bulabilmektedir. Çünkü kendi müşterisine belge düzenlemeyen ya da düzenlemek zorunda kalacağını düşünmeyenler, almış oldukları mal/hizmetin belgesini istemezlik edebiliyorlar. Nihai tüketici olan müşteriler ise, çoğunlukla belge almak ihtiyacını hepten duymuyorlar. Belgeler işlerine yaramıyor çünkü.

2- Kendi müşterilerine belge düzenlemek durumunda kaldıklarında ise, yükselen hâsılatlarını dengelemek suretiyle vergi kaçırmak (yani matrahlarını olduğundan az göstermek) için gerçek dışı belge kullanabiliyorlar. 2005 yılından beri geçerli olan Ba-Bs uygulamasına ve İdarece gerçekleştirilen uygulamaya dayanılarak yapılan analizlerle bu analizler sonucunda gerçekleştirilen geriye doğru vergi incelemelerine rağmen SMİYB kullanımının önüne geçilemiyor.

Şu halde vergi kaçağının başlıca iki nedeni olduğunu söylememiz mümkündür.

2.1 Birincisi, perakende satış aşaması başta olmak üzere, müşterilerin, satıcıları belge düzenlemeye teşvik edecek ya da zorlayacak herhangi bir motivasyona sahip olmamalarıdır.

2.2 Diğeri ise, gerçek dışı belge kullanma imkânına sahip olmalarıdır. Gerçek dışı belge kullanma konulu vergi incelemelerinin iş işten geçtikten sonra yapılması, bu tür belgelerin kullanıldığının tespit edilmesi durumunda bile çoğunlukla bunların ‘bilmeyerek kullanma’kapsamında değerlendirilerek uzlaşmaya sokulması, uzlaşmada da, cezaların neredeyse tamamının, kimi zaman vergi aslının bir kısmıyla birlikte silinmesi, sahte belge kullanımını adeta teşvik eder bir hale getirmektedir.

Bu da ne yazık ki, doğan vergisini gerçeğe uygun şeklide beyan edip ödeme konusunda –bir anlamda nefsine uyarak– hassasiyet göstermeyen bazı mükelleflerimizde bir tür alışkanlığa dönüşmekte; bu gün doğan vergilerini, İdarece tespit edilme ihtimali olsa da bunu ileri bir tarihe erteleme, tespit edilince de uzlaşma ve indirimdi.. derken, neredeyse aynı vergiyi ödeyebilme avantajının olduğu bir durum meydana getirmektedir.

**

Bu arada, ilginçtir; sadece vergi kaçırma işinde değil; kara para aklamaktan haksız teşvik kullanımlarına ve hatta şirketlerin içinin boşaltılmasına yönelik usulsüzlüklere kadar.. daha pek çok alanda, değişik saiklerle kullanılan SMİYB’den şikayet etmeyenin de olmadığını görüyoruz.

Başka bir deyişle; sahte faturadan maliyeci şikâyetçi, meslek mensubu şikâyetçi, işinde gücünde olan, düzgün çalışan tüccar ve esnaf şikâyetçi… Kim kaldı o zaman? Herkes muzdaripse şayet.. neden temelli bir biçimde kurtulmuyoruz ki o zaman bu beladan?

Evet gerçekten de, bu sahte fatura olayı üzerine yıllardır kafa yoran biri olarak biz de, bunun; zaman zaman, hatta mütemadiyen bu tür belgeleri kullanan mükelleflerimiz dahil, herkesin zarına olduğunu düşünüyoruz.

Kişisel kanaatimiz, SMİYB kullanımındaki yaygınlığın, bunların ortaya konulmasındaki sistematik zafiyetin yanısıra, tespit edildikten sonra bunları kullananların caydırıcı müeyyidelerle karşılaşmıyor olmalarının vermiş olduğu rahatlıktan kaynaklandığı yönündedir.

İşte, önceki bir iki yazımızda da belirttiğimiz gibi, biz; bütün bu sorunlara köklü bir çözüm getirebileceğini, yani; bir yandan belgeli alışverişi teşvik ederken, diğer yandan da gerçek dışı belge kullanma imkânını pratikte sıfıra indireceğini düşündüğümüz, akıllı fatura mantığıyla çalışacak, adına Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Çemberi dediğimiz bir yöntemi öneriyoruz.

Sağlam bir belge düzeninin kurulmasından, bu belgelerin tümünün istisnasız bir biçimde, hâsılat ve gider unsurları olarak beyan edilmesine ve nihayet, özellikle perakende alışverişlerde fatura fiş istemelerini teşvik etmek üzere nihai tüketicilere yönelik yaygın bir vergi primi uygulamasının tatbik edilmesi durumunda, devrenin başarılı bir biçimde kapanabileceğini öngören, üç adımlık bir çember şeklinde tasnif ettiğimiz ve meslek mensuplarının da başta hukuki sorumlulukları olmak üzere fiili iş yüklerinin de hafiflemesini sağlayacak olan bu sistemi; Ülkedeki kayıt dışı ekonomi ve vergi kayıp ve kaçağıyla mücadelede Maliye İdaresinden sonraki belki de en önemli paydaşlarından biri sayılabilecek meslek mensuplarıyla onların temsilcileri konumunda olan oda, birlik ve diğer organizasyonlarının dikkatine, konuyu değerlendirip sahiplenerek ilgili mahfillerde gündeme getirmeleri için sunmak istiyorum.

Fakat ‘Belge serilizasyonu ve basımı’, ‘belgelerin hâsılat/gider kalemleri olarak Maliyeye beyanı’ ve ‘belgeli alışverişin teşviki’ diye üç ayrı adımdan oluşan söz konusu projemizin detayları hakkında bilgi vermeyi, yer darlığı nedeniyle sonraki bir iki yazımıza bırakmak durumundayız.

Konuya ilgi duyan dostlarımızın kıymetli destek ve yorumlarını bekliyorum.

Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Çemberi

Vergi mükellefleri, belge basma durumlarında belge seri numaraları, sistem tarafından, Ülke çapında işleyecek merkezi bir sayaçtan teselsül ettirilsin. Böylece mükellefler anlaşmalı matbaalara gittiklerinde, matbaalar, Maliyeden almış oldukları şifrelerle girecekleri sistemden, mükelleflerin istedikleri adede göre numara alıp onların vergi numaralarına tanımlatsınlar. Sonra da bu numaraları sırayla basacakları ilgili belge yapraklarına işlesinler.





“Meslek Mensuplarımıza Bir Öneri!” diye başlayan ve kayıt dışı ekonomiyle mücadelede ve vergi kayıp-kaçağının önlenmesinde etkili olabileceğini düşündüğümüz, ‘belge serilizasyonu ve basımı’, ‘belgelerin hâsılat/gider kalemleri olarak Maliyeye beyanı’ ve nihayet ‘belgeli alışverişin teşviki’ diye üç ayrı adımdan oluştuğunu söylediğimiz geçenki son yazımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Konunun daha rahat anlaşılması bakımından, üç ayrı adımdan oluşan sistemi adımlar halinde sırayla ele almamızda fayda var, diye düşünüyorum.



1.Adım- Belge Serilizasyonu ve Basımı Ayağı:

Özellikle meslek mensubu okuyucu arkadaşlarımız bileceklerdir; yeni mükellefiyet tesisinde ya da süregelen mükellefiyet durumlarında, vergi mükellefleri;

   - Ya anlaşmalı matbaalar aracılığıyla belge bastırıyorlar,

- Ya da kırtasiyelerden satın aldıkları belge koçanlarını notere tasdik ettirerek kendi kaşelerini yapraklara basıyorlar.

Noterler ve anlaşmalı matbaalar da, bastıkları ya da tasdik ettikleri belgelere ilişkin bilgileri Maliye’ye bildiriyorlar.

Bu nedenle şu an, her iki durumda da, belge seri numaralarının sadece kendi içerisinde, en fazla her bir matbaa bazında teselsül ettirildiğini söyleyebiliriz.

Yani belge numaralarında Ülke çapında işleyen herhangi bir ardışıklık olmadığı için numaralarda unique’lik de söz konusu değildir.

Belge seri numaraları Ülke çapında belli bir seri takip etmediği ve numaralar unique olmadığı için mükerrerlik yaygın olmaktadır.

Noter ve anlaşmalı matbaaların Maliye’ye bildirdikleri bilgiler, belge düzeninin sağlanmasında ve vergi kayıp ve kaçağıyla mücadelede fonksiyonel olmaktan uzaktır.

Bunun için, diyoruz ki belge seri numaraları, sistem tarafından, Ülke çapında işleyecek merkezi bir sayaçtan teselsül ettirilsin.

Böylece mükellefler anlaşmalı matbaalara gittiklerinde, matbaalar, Maliyeden almış oldukları şifrelerle girecekleri sistemden, mükelleflerin istedikleri adede göre numara alıp onların vergi numaralarına tanımlatsınlar. Sonra da bu numaraları sırayla basacakları ilgili belge yapraklarına işlesinler.

Bu şekilde, hangi mükellefe hangi aralıktaki belgelerin tahsis edildiği, sonradan herhangi bir bildirime gerek olmaksızın, henüz basım sırasında, Mali İdare dahil yetkili tüm kişi ve kurumlar tarafından bilinebilecektir.

Bu arada söz konusu seri numaralarının şifreli olmasına gerek olmadığını belirtmek istiyoruz. Çünkü bu numaraların, belgelerin kopyalanmasını önlemeye yönelik güvenlik amaçlı değil, sadece serileştirme amaçlı olması yeterlidir.

Seri numaralarının basit bir algoritmayla, yani, sayma sayıları şeklinde teselsül eden 10-15 gibi belli bir basamak sayısına sahip olmaları yeterlidir.

Şu kadar ki, belgelerin yıllar itibariyle takibi bakımından, istenirse eğer, numaraların başında, belgelerin basıldığı, yani numaranın tahsis edildiği yıl ibaresi yazılabilir.

Ayrıca numaraların belge türleri itibariyle ayrı ayrı teselsül ettirilmesi de tasnif açısından yararlı olacaktır.



Öte yandan seri numaralarının belge çeşidi bazında her yıl sıfırdan başlatılması mümkün hatta faydalıdır.

Ancak, basılan belgelerin sır basıldıkları yıl içerisinde kullanılmadıkları gerekçesiyle imha edilmek suretiyle israfa ve gereksiz bürokratik işlemlere sebebiyet verilmemesi için; örneğin 2016’da basılmış bir belge, sonraki yıllarda da mükelleflerce vergi uygulamalarında düzenlenmek suretiyle kullanılabilecektir.

Belgelerin şekli, ebadı, antedi vs. gibi mevcut yapısı ise aynen şimdiki gibi kalabilecektir.

Yine, önerdiğimiz sisteme göre, belgelerin manüel olarak ya da isteğe bağlı olarak yazıcı yardımıyla doldurulması mümkün olacaktır. Yani öyle, herkesin büyük masraflar yapmalarını gerektirecek, belgelerin elektronik birtakım makinelerle tanzim edilmesini öngören bir sistem değil bu önerdiğimiz şey.

Bununla birlikte, belge yapraklarının en üst kısmında, sağ ya da sol tarafa gelecek şekilde, bunları basan matbaalar tarafından bir barkod ya da karekod konulması gerekiyor.

Barkodun okutulmasıyla bazı bilgiler ekrana kendiliğinden geleceği ve sadece geri kalanların muhasebe birimi tarafından girileceği için, bunların, muhasebe birimlerince hâsılat ya da gider kalemi olarak bilgisayara işlenmesi sırasında, belgelerin barkod/karekod okuyucu cihazı yardımıyla okutulması durumunda, çok büyük kolaylık sağlanmış olacaktır.

Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Çemberinin İkinci Adımı



  1. Adım: Belgelerin Hâsılat/Gider Kalemleri Olarak Maliye’ye Beyanı Ayağı:




Daha önce de ifade ettiğimiz, Türkiye’de, belli bir işletme bünyesinde gerçekleştirilen iktisadi faaliyetleri konu alan gelir ve kurumlar vergisi ile KDV ve ÖTV gibi belli başlı vergilerde ‘beyan esası’ geçerlidir.

Buna göre ticari, sınai, zirai veya mesleki faaliyet icra eden vergi mükellefleri, söz konusu faaliyetlerden belli bir dönem içerisinde elde ettikleri kazancın ya da gerçekleştirdikleri vergili işlemlerin hacminin hülasasını bağlı bulundukları vergi dairesine belli periyotlarla vergi dairesine bildirirler. Mali İdarenin de, mükellef beyanlarını denetleme ve doğruluğunu sorgulama yetkisi vardır.

Ancak, son yıllarda mükelleflerin bir kısmına karşılıklı olarak verdirilen Ba-Bs bildirimlerinin karşılaştırılmasına dayanan birtakım analizler yapılmakla birlikte, hala büyük ölçüde insan unsuruna dayanan ve daha da önemlisi, geriye doğru, yani deyim yerindeyse, iş işten geçtikten sonra, söz konusu inceleme ve denetimler yeterli olmaktan çok uzaktır.

Çünkü bilindiği üzere, mal ve hizmet alıp satan herkese bu bildirimleri verdirilmiyor. Perakende aşamadaki en büyük müşteriler olan, genel bütçeli olanlarla belediyeler ve üniversiteler gibi kamu kurumları bu zorunluluğa tabi değil mesela.

Bırakın kamu kurumlarının bu bildirimleri vermekten muaf tutulmuş olmasını, bütün mükellef grupları bile bu zorunluluğun kapsamına alınmış değil. İkinci sınıf tüccarlarla kazançları basit usulde tespit edilenler ve serbest meslek erbabı da, belge düzeninin oturtulmasında otokontrol açısından son derece önemli olan bu bildirimleri vermek zorunda değiller.

Ba-Bs verenler de zaten, tüm alış ve satış faturalarını değil; en son rakamlarla, 5.000.-TL’nin üzerindeki alış ve satışlarını, o da detaylı bir biçimde değil, sadece bu belgelerin toplam tutarları ile alıp verdikleri belge adedi toplamını bildiriyorlar ki bunun, sözünü ettiğimiz otokontrolü sağlama ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu ortadadır.

Diğer yandan, hiçbir mükellefiyet kaydı olmaksızın ekonomik faaliyet gerçekleştirenlerin yanında, vergi dairesi kaydı olmasına rağmen, gerçekleştirdikleri işlemlerin çok büyük bir kısmı için satış faturası düzenlemeyerek bu işlemeleri kayıt ve beyan dışı bırakan, satış faturası düzenlemek durumunda kaldıklarında ise, kullandıkları gerçekdışı belgelerle gider ve maliyetlerini haksız yere şişirerek vergi kaçıran kişi ve kurumların sayısı da hayli fazladır. Ülkedeki vergi inceleme oranının ise, son yıllarda sayıları hayli artırılan vergi müfettişleri ordusuna rağmen son derece düşük olduğu değerlendirilmektedir.

Bu noktada biz, öncelikle; 213 s. VUK’da öngörülen fatura ve diğer belgelere basılan seri numaralarının belli bir standarda kavuşturulmasını ve bu esasa göre bastırılacak olan söz konusu belgelerin vergi mükelleflerince elektronik ortamda teker teker beyan edilmesizorunluluğunun getirilmesini, böylece, bu belgelerin doğru beyan edilip edilmediklerinin kontrol edilmesini sağlayacak bir sistemin kurulmasını öneriyoruz.

Böylece hem sahte belge kullanımı önlenmiş olacak, hem de, mükelleflerin ve sıradan vatandaşların, alışverişlerinde belge almalarını zorunlu kılacak ya da teşvik edecek yaygın ve güvenli tedbirlere başvurma imkânı doğacaktır.

Belgelerin ‘hâsılat’ ve ‘gider’ belgesi diye teker teker beyan edilmesini ve elektronik ortamında beyan edilecek bu belgelerin Gelir İdaresi Başkanlığının merkezi bilgisayar sistemi tarafından bire bir karşıt incelemeye tabi tutulmasını öngören bu sisteme ‘Akıllı Fatura Sistemi’ diyoruz.

Önerdiğimiz sistemin mahiyetini kısaca şu şekilde açıklayabiliriz:

Daha önce de belirttiğimiz üzere, öncelikle fatura vb. belge bastırmak isteyenler, bağlı bulundukları yerel vergi dairelerine müracaatla, hangi cinsten kaç adet belge bastırmak istediklerine dair taleplerini ilettiklerinde; yerel vergi daireleri, mükelleflerin TC veya vergi kimlik numaralarını baz alarak, merkezi sistemden alacakları seri numaraları, talepte bulunan mükelleflere tahsis edeceklerdir. Belgelerin seri numara tahsislerini, merkezi olarak, tüm Ülke’de silsile halinde takip edecek şekilde, İdare yapmalıdır.

Bu sisteme geçişle birlikte mükellefler, birer aylık süre içerisindeki hâsılatları için düzenlemiş olacakları ‘akıllı belge’leri, muhasebecileri aracılığıyla elektronik ortamda, ertesi ayın ilk 10 günü içersinde ‘hâsılat beyanı’ diye, teker teker beyan edecek; aynı dönemdeki masraflarına ait belgeleri ise, yine teker teker olacak şekilde, ama hâsılat beyanından sonraki 10 günlük süre içerisinde, ‘gider beyanı’ diye bildireceklerdir. Takip eden 10 günlük periyotlarda ise, mükellefler, beyanlarını düzeltip eksikliklerini giderebilirler, örneğin.

Mükellefler, sadece, düzenleyicileri tarafından, süresinde ‘hâsılat’ olarak beyan edilmiş belgeleri vergi matrahlarından indirim konusu yapabileceklerdir.

Sistem, önceden ‘hâsılat’ olarak beyan edilmemiş 1 kuruşluk bir belgenin bile indirimine izin vermeyeceği için, mükellefler, sistemin kabul etmediği belgelerin düzenleyicilerini (yani kendilerine mal/hizmet satmış olan kişi veya firmaları) kendileri arayıp bulacak ve yakalarına yapışarak, sistemin reddettiği belgelerin hesabını ticari ve hukuki kurallar çerçevesinde sormak durumunda kalacaklardır.

Böylece, belgelerin düzenlenip beyan edilmesinin sağlanması yükü çok büyük ölçüde, Mali İdareden, söz konusu belgeleri alış-gider vesikası olarak kullanacak olan milyonlarca kişi ve firma arasında dağılmış olacaktır.

Belgelerin çapraz denetimini ise, inceleme elemanları değil, şaşmaz ve kayırmaz bir çalışma prensibine sahip olan bilgisayar sistemi gerçekleştirecek; üstelik, belgelerin henüz beyan edildikleri sırada, yani geriye doğru ve iş işten geçtikten sonra değil.

Hâsılat ve gider belgeleri e-beyannamenin ekine, asgari bazı bilgiler itibariyle basit usul ve ikinci sınıf tüccarlarla serbest meslek erbabı dahil herkes tarafından teker teker girilsin.

Hatta sadece vergi mükellefleri değil, fatura karşılığında piyasadan mal/hizmet satın alan her türlü bütçeli kamu kurumları da aynı şekilde bu yeni esasa göre gider beyanında bulunmalıdırlar. Böylelikle, kendilerinden alım yaptıkları kişi ve firmaları Maliye’ye bir nevi bildirmiş olurlar.

Ocak 2016 vergilendirme dönemi için örneğin:

- 1-10 Şubat 2016 arası Genel Hâsılat Beyanı dönemi,

- 11-20 Şubat 2016 arası Genel Gider Beyanı dönemi,

- 21 ila takvim ayının son gününe kadarki süre ise Kontrol ve Düzeltim Dönemi olsun.

Buna göre, takvim ayı esasına göre, Şubat’ın son günü itibariyle, düzenleyicisi tarafından hâsılat diye beyan edilmemiş belgeler, bunları gider olarak beyan edenlerin elinde, karşılıksız çeklerde olduğu gibi, tabiri caizse patlayacak ve sistem, ilgili mükelleflerin vergi matrahlarını, söz konusu gider belgelerini dikkate almaksızın Ocak 2016 vergisini hâsılatların toplam tutarı ile sistem tarafından kabul edilen giderlerin toplamı arasındaki farka göre tahakkuk ettirecektir.

Açıkta kalan, yani sistemin kabul etmediği herhangi bir gider belgesi; ilgili takvim yılının son gününe kadar ya da mevzuatın uygun bulması halinde, daha uzun bir müddet içerisinde düzenleyicisi tarafından usulüne uygun şekilde beyan edilmesi durumunda, karşı tarafça gider olarak beyan edilmelidir.

Mükelleflerin defterlerini tutan mali müşavirler yasal defter kaydı yaparken mükelleflerine ait belgelerin tarihi, no’su, tutarı, cinsi, KDV’si ile düzenleyicinin adı-ünvanı, vergi numarası ve vergi dairesi gibi bilgileri zaten giriyorlar.

Hasıl-ı kelam, öngördüğümüz sistemde, meslek mensuplarının bunlara ilave olarak yapacakları bir iş olmayacak; uygulama, mükelleflere olduğu gibi, meslek mensuplarında da herhangi ilave bir iş yükü ya da maddi külfet getirmeyecektir, diye düşünüyoruz.

Vatandaşın Belgeli Alışveriş Yapması Teşvik Edilmeli

Kayıt dışı ekonomi ile vergi kayıp ve kaçağı olgusu, sadece devletin ve mali idarenin değil, Ülkede yaşayan tüccar ve esnaf kesimi de dâhil, herkesin hayatını olumsuz yönde etkileyen önemli bir sorundur.

İdare de oldum olası bu sorunla bir şekilde baş etmeye çalışıyor, ama yine de her nedense üstesinden bir türlü gelemez bu problemin.

Sn. Unakıtan’ın Maliye Bakanı olduğu 2004 yılının ‘kayıt dışı ekonomiyle mücadele yılı’ olarak ilan edilmesinin üzerinden 11 yıl gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen bu alanda yapılanların yeterli olup olmadığından emin değilim.

Bu konuda hiçbir şey yapılmadığını söylemek haksızlık olur esasen. İlgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, özel sektör temsilcilerini de içine alacak bir mantıkla, senkronize bir biçimde mücadele etmelerini öngören güzel bir Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Eylem Planı devreye sokuldu geçen bu süre zarfında, örneğin.

Kayıt dışılığın ve vergi kayıp ve kaçağının önlenmesine yönelik yasal ve pratik başka adımların da atıldığını biliyoruz. Ancak mevzuumuz bu konuda bu güne dek atılmış olan yararlı tüm adımların teker teker sayılarak değerlendirilmesi olmadığı için işin bu boyutunu burada bırakmak istiyoruz.

Bu arada, başkaları da bahsediyor mu bilmiyorum ama, bu, kayıt dışı ekonomi ve vergi kaçağı olayında, işin gerçekliğinin yanında bir de olayın ‘toplumdaki algısı’ da önem arz ediyor sanırım. Yani gerçekte herhangi bir ekonomik kayıt dışılığın olup olmadığıyla, varsa, bunun gerçek boyutlarının ne olduğu ve hangi sektör ya da sektörlerde ne ölçüde yoğunluk gösterdiği konusunda, ampirik araştırmalara dayanan gerçeğe yakın verilerin olup olmadığına bakılmaksızın; her önüne gelenin, kayıt dışılığın ortalığı kasıp kavurduğunu ve devletin bu hususta hiçbir şey yapmadığını ileri sürerek karamsar tablolar çizdiklerini görüyoruz.

Sorunun belli bir ölçüde algısal yanı bulunsa bile -ki bizce olabilir- bu olumsuz algıyı giderecek olan da, takdir edersiniz ki, yine devletin kendisidir.

Varsa, böyle bir algı sorununu giderme konusunda idarenin atacağı adımlar, en başta bu konudaki kendi gayretlerinin kamuoyu tarafından yeterince anlaşılıp takdir edilmesini de sağlayacaktır.

**

Kayıt dışı ekonomiyle mücadele işinin pek çok boyutu var, öte yandan.

Belgeli alışveriş yapmayı teşvik etme ya da zorlama ve gerçek dışı belge kullanmayı önlemebaşlıkları bu mücadelede atılması gereken onlarca adımdan yalnızca ikisidir.

Bu arada, bizim de özellikle sözünü ettiğimiz bu iki başlık altında yürütülebilecek mücadelede işe yarayacak yol ve yöntemlerin neler olabileceğiyle ilgili naçizane birtakım görüşlerimiz var.

Bunları ana adımlar halinde paylaşıyorduk siz değerli okuyucularla.

Kayıt Dışı Ekonomi İle Mücadele Çemberi adını verdiğimiz bu sistemin üçüncü ve son adımında kalmıştık.

‘Belgeli Alışverişin Teşviki Adımı’ başlığını taşıyan üçüncü ayağı ele almaya devam edelim.

**



  1. Adım: Belgeli Alışverişin Teşviki Ayağı:




Bilindiği üzere, vergi uygulamasında işlemeler, yasalarda öngörülen fatura vb. belgelere yazılmak suretiyle kayda geçirilmiş oluyor.

Vergi sistemimiz, mal ve hizmetlerin ilk üretiminden nihai tüketime konu edildikleri perakende aşamasından önceki safhaya kadar olan tedavül zincirinde (bu mal ve hizmetleri alıp vermek suretiyle) yer alan vergi mükelleflerinden birinin düzenlediği ‘hâsılat belgesi’nin diğeri tarafından ‘gider belgesi’ olarak vergi matrahından indirilebilmesine imkân tanıyor; böylece, aralarında cereyan eden (ve Hazine lehine işleyen) menfaat çatışması sayesinde söz konusu işlemlerin kayda geçirilmesi teorik olarak da olsa sağlanabiliyor.

Başka bir ifadeyle, satın aldıkları malı başkasına satacak olan vergi mükelleflerinin, aldıkları malın belgesini istememeleri kendi aleyhlerine olacaktır. Çünkü kendileri mal ve/veya hizmet satışında bulunurken, müşterilerinin kendilerinden belge istemeyeceklerinden emin olamazlar.

Müşterilerine satış belgesi düzenlemek durumunda kalacak vergi mükellefleri, kendi alışları sırasında belge almamışlarsa, hâsılat faturalarındaki tutarlar, olduğu gibi, ‘vergi matrahı’ olarak karşılarına çıkacaktır.

Yani, mevcut vergi sistemimizde, kendileri de mal tesliminde ya da hizmet ifasında bulunan vergi mükelleflerini, en azından yasal açıdan, alışlarına ait belgeleri isteme konusunda önemli bir teşvik edici/zorlayıcı unsurun bulunduğunu söyleyebiliriz.

Mal ve hizmetlerin nihai tüketicileri konumundaki kişilerin yaptıkları alış verişlerde fatura-fiş almalarını sağlayacak (teşvik edici ya da zorlayıcı) herhangi bir mekanizma ise mevcut değildir.

Hâlbuki mal ve hizmetlerin, belgeli bir biçimde tedavül etmesini sağlayacak en kritik halka perakende aşamasıdır.

Perakendeci, müşterisine satış faturası düzenlemek zorunda kalmazsa eğer, o zaman, kendisi de toptancıdan alış belgesi istemeyecek ve belgesiz (yani kayıt dışı) alış veriş hareketi, bu noktadan geriye doğru ilerleyerek tüm aşamalara sirayet edecektir.

Zira iktisadi hayatta cereyan eden ve devletin de vergiye tabi tutmak istediği mal ve hizmetlerin ilk üretimden nihai tüketim aşamasına kadarki tedavül zincirini belli uzunluktaki bir su borusuna benzetirsek eğer; bir ucu doğrudan nehirden beslenen bu borunun diğer ucuna, su akışını kontrol edecek doğru düzgün bir vana takılmadığı takdirde, nehirden boruya giren suyun hesabı ve kontrolünün yapılması mümkün olmayacaktır.

Öte yandan belge düzeninin en zayıf halkası olduğunu söylediğimiz ‘perakende’ aşamasında, mal/hizmet satın alan en büyük müşteriler, her sene yaptıkları milyarlarca liralık alımlarıyla, kamu kurumları olduğu için; bu kurumlara, mal/hizmet alışlarına ilişkin belgeleri teker teker bildirme zorunluluğunun getirilmesi ile birlikte, perakende aşamasındaki kayıt dışılığın önlenmesinde çok önemli bir önlem alınmış olacaktır.

Nihai tüketicilerin, alışverişlerinde fatura-fiş almaları konusunda etkin bir biçimde teşvik edilmelerini sağlamak üzere de; akıllı belge sistemi çerçevesinde ‘hâsılat’ olarak düzenlenip beyan edilmiş olan belgeler, örneğin her aynın örneğin 30. gününde ya da birkaç aylık periyotlar halinde Milli Piyango İdaresinin işbirliğiyle yapılabilecek ve neticesinde, söz konusu belgelerin kullanıcılarına (yani, yaptıkları alışverişlerinde bu belgeleri alıp bir ay gibi kısa bir süre saklamış olanlara) belge almaya yetecek ölçüde teşvik ve tahrik edici yaygınlık ve yoğunlukta para ödüllerin dağıtılacağı bir çekilişe tabi tutulmaları uygun olacaktır.



Abdulmenaf Yakut

Vergi Müfettişi