Bakan Nebati'den Çalışma Hayatı, Vergi ve Ekonomiye İlişkin Önemli Açıklamalar

Bakan Nebati'den Çalışma Hayatı, Vergi ve Ekonomiye İlişkin Önemli Açıklamalar 

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 2023 asgari ücret zammı için tıpkı geçen dönemde olduğu çalışanların lehine adımların atılacağının altını çizerek milyonların merak ettiği konular hakkındaki sorulara dikkat çeken yanıtlar verdi.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, asgari ücret 2023, döviz kurları, enflasyon ve orta gelir grubuna yapılacak sosyal konut projesi üzerine soruları yanıtlarken, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

1. Geçtiğimiz dönem hem işçiyi hem işvereni sevindiren bir gelişme yaşandı. Asgari ücret üzerindeki vergiler kaldırıldı. Şimdi Ocak ayında da benzer düzenlemeler söz konusu olacak mı? Örneğin üreterek, istihdamını artırarak büyümeye katkı veren şirketler için ihracat yapan şirketler için asgari ücret tarafında bir düzenleme yapılacak mı? Kısacası Başkan Recep Tayyip Erdoğan "Ocak ayında daha kapsamlı düzenlemeler yapılacak" dedi. Bilgi verebilir misiniz?

Biliyorsunuz ki geçen yıl yaptığımız düzenlemeyle 1/1/2022 tarihinden itibaren asgari ücreti vergi dışı bırakmış ve asgari ücretin üzerinde kazanç elde eden çalışanların da ücretlerinin asgari ücrete isabet eden kısmını gelir ve damga vergisinden istisna etmiştik.

Böylelikle asgari ücret üzerinde herhangi bir vergi yükü kalmadı. Asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızın yıl içinde herhangi bir dönemde vergi ödemesi söz konusu değil.

Bunun yanında, yine geçtiğimiz dönemde ihracat yapan kurumların ihracattan elde ettikleri kazançlara ve sanayi sicil belgesi sahibi kurumların üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançlara uygulanacak kurumlar vergisi oranını da 1 puan indirmiştik.

"ASGARİ ÜCRET 2023 İLE SABİT ÇALIŞANLAR LEHİNE ADIMLAR ATILACAK"

Bilindiği üzere yatırıma, istihdama, üretime ve ihracata halihazırda güçlü bir desteğimiz var. Bu desteğimizi tüm kurumlarımızla her alanda sürdürüyoruz ve sürdürmeye de devam edeceğiz.

Öte yandan nasıl ki asgari ücrete geçtiğimiz yıl yaptığımız artışlar enflasyon oranının üzerinde olduysa, nasıl ki adımlarımızı sabit ücretli çalışanlar lehine attıysak, yeni dönemde de aynı yaklaşımımızı devam ettireceğiz.


2. Fed 40 yılın en yüksek faiz artırımlarını yapıyor. Dolar endeksi zirve tazeliyor. Dünyada para birimleri dolar karşısında değer kaybederken, TL'de oynaklığın azaldığını emsal para birimlerine karşı daha stabil bir görüntü görüyoruz. KKM artık rüştünü ispat etti diyebilir miyiz? Bunun yanında halk merak ediyor çok kalbur üstü bir fikir KKM. Kimin fikriydi?

Küresel ekonomi, tarihin en zorlu dönemlerinden birini deneyimliyor. Dünyanın tüm ülkelerinde hayat pahalılığı özellikle ücretli çalışanlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerini derinden etkiliyor. Dünya genelinde ortaya çıkan bu 'hayat pahalılığı' krizinin arkasında küresel tedarik zincirlerindeki aksaklıklar ve maliyet artışlarından kaynaklanan fiyat artışları yatıyor. Yani küresel ölçekte bir maliyet enflasyonu dalgası tüm ekonomileri etkisi altına almış durumda.

"FAİZ ARTIRIMLARI RESESYON RİSKİNİ YÜKSELTMEKTEN BAŞKA BİR İŞE YARAMIYOR"

Bu tablo karşısında, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankaları faiz artırımları yaparak enflasyonist baskıları azaltmaya çalışma yolunu seçti. Ancak bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki gerçekleştirilen faiz artırımları küresel resesyon riskini artırmaktan başka bir işe yaramıyor.

Öte yandan dolar tüm para birimleri karşısında değer kazanıyor. Bakıyoruz, avro-dolar paritesi, sterlin-dolar paritesi ve yen-dolar paritesi en düşük seviyelerinde seyrediyor.

Yılbaşından bu yana, dolar karşısında avro yaklaşık yüzde 13, sterlin yüzde 16 ve Japon yeni yüzde 28 değer kaybetti. Aynı dönemde gelişmekte olan ülke para birimleri de dolar karşısında ortalama yüzde 14 değer kaybına uğradı.

Bu ülkelerdeki kur geçişkenliği dikkate alındığında dolar karşısında yerel para birimlerindeki değer kaybı kaynaklı enflasyondaki artış azımsanamayacak kadar yüksek.

İşte bu noktada, biz döviz kurunun enflasyon açısından önemini dikkate alarak ve makroekonomik göstergelerle bağdaşmayacak bir şekilde gerçekleşen kurdaki ani artışa çare bulmak hedefiyle yaklaşık bir yıl önce Kur Korumalı TL Mevduat ve Katılma Hesabı (KKM) uygulamasını hayata geçirdik. KKM'yi devreye alırken, KKM'nin makroekonomik ve finansal istikrar açısından sağlayacağı faydalara yönelik hiçbir şüphemiz yoktu. Hamdolsun geride kalan süreçte ne kadar isabetli bir adım attığımızı hep birlikte gördük.

"DÖVİZ KURLARINDAKİ OYNAKLIĞI BÜYÜK ORANDA BERTARAF ETTİK"

KKM'nin katkısıyla, küresel zorlukların artmış olduğu bu konjonktürde Türk lirasının istikrarlı bir görünüm sergilediğini kimse yadsıyamaz. Fiyatlama davranışları açısından kritik önemi haiz olan kur oynaklıklarını büyük oranda bertaraf ettiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim.

"YIL BAŞINDAN BU YANA TL REEL OLARAK DEĞER KAZANDI"

Yılbaşına göre değerlendirdiğimizde, küresel çapta tarihi en güçlü dönemlerinden birisini yaşayan dolar kurundaki artış, ülkemizde 10 ayda gerçekleşen kümülatif enflasyonun altında kalmıştır. Yani Türk lirası yılbaşından bu yana reel olarak değer kazanmıştır.

Bunu da küresel zorlukların arttığı çetin bir dönemde gerçekleştirdik. Ayrıca, tüm eleştirilere rağmen ülkemizde çarkların aksamadan dönmesi için faizlerin indirildiği bir dönemde bu performans gerçekleşmiştir. KKM'nin katkısı olmadan bunu başarmak ne kadar mümkün olabilirdi?

"KKM ADIMI CUMHURBAŞKANIMIZIN ORTAYA KOYDUĞU PERSPEKTİF SAYESİNDE ATILDI"

Bu nedenle, 20 Aralık 2021 günü Kur Korumalı TL Mevduat ve Katılma Hesabı gibi yenilikçi bir enstrümanı kamuoyu ile paylaşarak bize bu imkânı sunan Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kez daha şükranlarımı arz etmek istiyorum.

Bununla birlikte, tüm dünyanın büyük bir ilgiyle yakından takip ettiği Türkiye Ekonomi Modelimizi de Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyon ve perspektif sayesinde kararlılıkla yürütmenin gururunu yaşadığımın da altını çizmek istiyorum.

3. Son dönemde Bakan Nebati'yi sürekli yurt dışı gezilerinde görüyoruz. Yatırımcılarla toplantılar yapılıyor. Yatırımcı ilgisi hakkında neler söyleyebiliriz?

Yurtdışı toplantılarda ülkemizin aktif katılımına ve temsiline önem veriyoruz. Ekim ayında IMF ve Dünya Bankası'nın her yıl üye ülkelerin katılımıyla düzenlediği Yıllık Toplantılar için Washington'a ziyarette bulunduk.

Yine bu toplantılar marjında düzenlenen G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı çerçevesinde mevkidaşlarımla bir araya geldim. Bu vesileyle uluslararası finans kuruluşlarının üst düzey temsilcileri ve yatırımcılarla geniş katılımlı toplantılar gerçekleştirdik. Ardından 25-26 Ekim tarihlerinde çok geniş bir katılımcı kitlesi ile düzenlenen 6. Gelecek Yatırım Girişimi Konferansı'na katılmak üzere Riyad'a gittik.


"YENİ TÜRKİYE EKONOMİ MODELİNİ ANLATIYORUZ"

Bu ziyarette de, hükümet temsilcilerinin yanı sıra çeşitli uluslararası finans kuruluşlarının üst düzey temsilcileri ve yatırımcılarla bir araya gelme fırsatı bulduk.

Gerçekleştirdiğimiz her toplantıda genel ekonomik görünüme ilişkin görüş alışverişinde bulunuyor ve Türkiye Ekonomi Modelimizi anlatıyoruz. Yatırımcıların sorularını yanıtlıyoruz.

Bildiğiniz üzere, Türkiye Ekonomi Modelimizi yatırım, istihdam, üretim ve ihracatımızı artırmaya yönelik uyguluyoruz. Küresel durgunluk bakımından alarm zillerinin çaldığı bir dönemde ortaya koyduğumuz modelimiz tüm dünyada büyük ilgi görüyor. Yabancı yatırımcılar da ülkemizdeki büyümeyi yakından takip ediyor, planlarını yaparken mutlak surette dikkate alıyorlar. İlgilerinin giderek arttığını da tüm dış ziyaretlerimde çok net şekilde gözlemliyorum.

"ENFLASYON ARALIK AYINDAN İTİBAREN DÜŞÜŞE GEÇECEK"

Bu ziyaretlerimizde, ülkemizde yatırım iştahının çok yüksek olduğunu, makro ekonomik göstergelerin enflasyon haricinde gayet iyi olduğunu belirterek uluslararası yatırımcılara ülkemize hem doğrudan hem de portföy yatırımında bulunmalarını tavsiye ettik. Enflasyon da önümüzdeki aydan itibaren düşüş trendine girecektir.

4. Yakında zamanda yeni bir dış borçlanma daha gerçekleştirdiniz. Başarılı geçtiğini düşünüyor musunuz?

Hazine olarak bugüne kadar dış finansmana erişim konusunda bir sıkıntı yaşamadık. Dünyada gelişmekte olan ülkeler nezdindeki tahvil ihraçlarının geçtiğimiz yıla göre neredeyse yarı yarıya azaldığı bir dönemde, biz Hazine olarak yine başarılı ihraçlar gerçekleştirdik. 2022 yılında, geçtiğimiz hafta yaptığımız son ihraç ile birlikte, 9 milyar dolar tutarında dış finansman sağlamış bulunuyoruz.

Geçtiğimiz hafta yaptığımız ihraca 150'nin üzerinde yatırımcı, ihraç tutarının 3 katından fazla talep göstermiştir.Özellikle gelişmekte olan ülkeler için finansmana erişimin geçen seneye göre çok zorlaştığı bir dönemde bu miktara ulaşmamız ülkemize yönelik uluslararası finansal arenada duyulan güvenin de bir yansımasıdır.

"EKONOMİMİZE GÜVEN ARTIYOR, CDS PRİMLERİ DÜŞÜŞE GEÇTİ"

Nitekim Türkiye'nin 5 yıllık kredi temerrüt takası (CDS) geçen haftaya göre yaklaşık 100 baz puan azalarak, Nisan ayından bu yana en düşük seviye olan 560 seviyelerine gerilemiş bulunuyor. Bu da ekonomimize güveninin giderek daha da arttığını göstermektedir.

Diğer taraftan, halihazırda yurt içi borçlanmalar oldukça iyi şartlarda, düşük maliyetle gerçekleştiriliyor. Bütçe ve nakit gerçekleşmelerine bağlı olarak iç borçlanma tutarını, hem piyasadan gelen ilave talebi karşılayabilmek, hem de maliyet ve piyasa avantajını değerlendirmek amacıyla yılbaşında duyurduğumuza göre bir parça artırmış durumdayız. Bunu yaparken de iç borç stokunun vadesini 2020'deki 37 ay seviyesinden bu sene 68 ay seviyesine çıkardık. Sene başında ortalama %25,6'dan borçlanırken, Ekim sonu itibarıyla borçlanmamızın maliyetini %10,9'a düşürdük. Borçlanmayı çok yüksek ölçüde TL cinsi sabit getirili senetlerle karşılayarak stokumuzun makro değişkenlere duyarlılığını azalttık ve bunların hepsini de eş zamanlı başardık.


5. Orta gelir grubu için sosyal konut projesi yapılacağı açıklandı. Kamu bankalarının bu yönde ne tür bir çalışması var? Kredi, faiz oranları, ödeme planı vs...

Hükümete geldiğimizde TOKİ vasıtasıyla inşa edilmiş konut sayısı ülkemizde sadece 43 bindi. Biz bugün bu rakamı 1 milyon 170 binin üzerine çıkarmış durumdayız. 2019 yılında 50 bin, 2020 yılındaysa 100 bin haneyi kapsayan iki ayrı sosyal konut projesine milletimiz büyük bir ilgi göstermişti. Bu ilgiden aldığımız güçle, Cumhuriyet tarihimizin en büyük sosyal konut projesini de yakın dönemde Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde hayata geçirdik.

Bu kapsamda 500 bin konut, 250 bin arsa ve 50 bin iş yerini tüm illerimizi kapsayacak şekilde planladık. Hatta daha sonra, arsa sayısını da 1 milyona çıkarttık. İlk Evim İlk İş Yerim Sosyal Konut Projesi kapsamında ilk temel atma törenini de yine Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde açıklamayı yaptıktan hemen 40 gün sonra hayata geçirdik.

"İlk Evim İlk İşyerim" projesinin yaklaşık 2 trilyon TL'lik ekonomik hareketlilik oluşturmasını ve 250 sektörün hareketlenmesini sağlayacağını ve toplam 200 bin yeni istihdam oluşturacağını öngörüyoruz. Son başvuru tarihi itibariyle geçerli başvuru sayısı 5 milyon 135 bin 324'e ulaştı. Projeye başvuran genç sayısı 2 milyon 30 bin 277 olarak gerçekleşti.


"ORTA GELİRLİYE SOSYAL KONUT PROJESİ VATANDAŞI UYGUN MALİYETLE EV SAHİBİ YAPACAK"

Tüm bu konut projelerini hayata geçirirken temel önceliğimiz vatandaşlarımıza en uygun koşullarda finansman imkanı sağlayarak konut sahibi olmalarını desteklemekti. Biz bu yaklaşımdan asla ödün vermeden ilerliyoruz. Bir çok alanda olduğu gibi konut finansmanında da vatandaşlarımıza en uygun koşullarda kredi sağlamaya yönelik çalışmalarımızı aksatmadan sürdürüyoruz.

Bu bir yaklaşım meselesidir; bu bir anlayış meselesidir. Biz, iktidarımız boyunca her daim tavrımızı vatandaşlarımızın ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda koyduk. Bu tavrımızdan da asla ödün vermiyoruz.

Aynı şekilde orta gelir grubu için yapılacak projemiz için de çalışmaların tamamlanmasının ardından yine çok uygun maliyetlerle gerekli tüm desteği vatandaşlarımıza kesintisiz vermeye devam edeceğiz.